Yeğenimin nişanı dolayısıyla, memlekete birkaç günlüğüne ziyaret gittim. Aile arasında diye bildirilen sülale arasındaki bu sade tören için, yirmi beş metrekarelik salonda, otuz beş kişi iyice birbirimize kaynaştık.
Gecenin ilerleyen saatlerinde, İstanbul’un gece hayatı hakkında bilgi
sahibi olayım diye, otuz yıl kadar aradan sonra bir diskoteğe
götürüldüm.
Diskotek, gittiğim mekanın eski çağlardaki adıydı.
Bizim zamanımızda, ( çok yaşlı lafı oldu ama,ne yapayım.. ) yeni kız
arkadaşlarımızın, bize olan cinsel ilgilerini test etmek için gidilirdi.
Acaba, gecenin ilerleyen saatlerinde ilişkinin devamı nereye varacak
gibi ulvi araştırmalara önem verilirdi.
Şimdiki adıyla Techno Club’ın “pirime time” DJ’i Tag içeriye girerken “kulaklarınızı sevdirtmeye hazır mısınız?” dediğinde,önce duruma uyanamadım.
Hala pişmanlığını duyuyorum.....
Switch
adlı mekanın tarifi zor. Alacakaranlıktan seçebildiklerimi anlatmaya
çalışacağım. Çeşitli sürpriz yokuşlardan salimen inenler, ya yerdeki
minderlere yatıyorlar... duvarlara yaslanıyorlar... ya da dans
ediyorlar.
Dans ya da dans müziği denince, bildiğiniz türler
gelmesin aklınıza. Bu, bir çeşit elektronik ayin...! Pisttekilerin hemen
hepsi siyah tişörtlü, sigara içiyorlar ve sallanıyorlar. İçlerinde,bu
aksak ritmi tutturmaya çalışanlar yok değil. Ancak, çoğu; açık bir
kabloya yapışmış da, cereyandan kurtulmaya çalışır gibi debeleniyorlar.
Yo – Yo’lu Adam...
Yo
– Yo’lu adamı görmeliydiniz. Kısa pantolonu, üç günlük traşsız suratı,
kahve rengi şosetleriyle giydiği nostaljik Adidasları ve elindeki Yo –
Yo’suyla, salonun tartışmasız en ilginç şahsiyetdi bence;
Bir çizgi film kahramanını andıran bu Yo–Yo’lu Adam’dı.
Siz
bir diskotekte... insanlar sağır olmuş sallanırken... aralarında,
Yo-Yo’suyla, köpek gezdirir gibi gezinen bir adam gördünüz mü?
Bu yalnızca Switch’de, bazı günler mümkün.
Geveze
bir adam olduğumdan, çene yarıştıramadığım ortamlarda hep bir kusur
aramamla tanınırım. Switch de, sadece işaretlerle ve dumanla anlaşılan
bir mekan olduğu için, bana göre değildi. O nedenle;
DJ’lerin müridi, mekanın müdavimi olma ihtimalim yok..
“DJ YUEFYUKEY”, (
adamın anlaşılır ismi Ufuk ) alemin en iyilerinden diye anılıyor. Benim
gittiğim gece, müritlerinin çoğu KBB ( Kulak, Burun, Boğaz’ı böyle
ilginçleştirebilirim diye düşündüm ) doktorlarından raporlu
olduklarından, biraz tenhacaydı.
Müziğin türünü çıkaramayınca sordum; House Techno dediler.
Ev teknosu!?...
Ev baklavası... House Wine gibi bir şey.
Biraz yumuşak bile bulanlar var(!)..
Sabah
ikiye doğru canımı dışarıya zor attım. Tünel’den Taksim’e kadar yarı
işitmez bir biçimde yürüdüm. Alanya’nın karakol civarındaki müzik
karmaşası gibi. Yol boyunca türkülerden... pavyon cayırtılarına kadar;
farklı müziklerle taciz edildim.
Bir tek Yo-Yo’lu adam’ı
özleyeceğim!... Yüzündeki PSYCHO ifadesini bir kez de kıyamet filminde;
Vietnam’da, yaylım ateş altında, komutanlığını yaptığı hücumbotun
arkasında su kayağı yapan Amerikan subayında görmüştüm.
Kendisinin, Beşiktaş Kültür Merkezi, Küçük Çiftlik Parkı gibi ortamlarda gösterisi olursa, hepinize duyuracağım.
Kulaklarıma gelince; kendilerine üç gündür Vivaldi, Nat King Cole falan dinleterek terapi uyguluyorum.
Tunç Müstecaplıoğlu
26.06.2001