Hiç sevmem doktora gitmeyi hiç.. Hem kim sever ki zaten. Betonun üzerinde haftada yirmi saate varan maçlar sonunda dizlerimde ağrılar başladı.
Teniste dünya çapında oyuncular yetiştiren Almanya’da, neredeyse tüm kortların zeminleri topraktandır.
Çünkü toprak zeminde, özellikle de bizim gibi veteran tenisçilerin dizlerine daha az basınç biniyor.
Veteran diye Latince konuşunca daha fiyakalı geliyor kulağa öyle değil mi?
Oysa veteran, vetus sözcüğünden türemiş ve yaşlı anlamına gelen bir sözcük.
Ekşi
sözlük daha da ileri giderek, “yaşına başına bakmadan eski
faaliyetlerini sürdürmeye çalışan kişi” diye aşağılıyor biz veteranları.
Eski milli voleybolcu sevgili arkadaşım Metin Görgün’ün veteran oyunculara bakışı da hayli ilginç.
Bir seferinde CNN’de yaptığı voleybol programında şöyle tanımlamıştı veteranları.
“Sırtlarında
koskoca çantaları, kırlaşmış ya da dökülmüş saçlarıyla gezinen emekli
sporcuları görürseniz, işte onlara Veteran tenisçi denir.
En önemli ortak özellikleri de şudur:
Onlar asla maç kaybetmezler.
Yenildikleri bir maçın skorunu sorarsanız, size muhtemelen şöyle derler:
2-0 verdim maçı.
Çünkü Veteran tenisçiler hiç maç kaybetmezler, sadece kendileri uygun görürler ise maçı verirler..”
Yaa veteran sporcuların durumu işte böyle..
Doktor
konusuna dönecek olursam, (rahmetli amcama döndüm vallahi, konudan
konuya atlar oldum) toprak cenneti olan memleketimizde, bakımının
zorluğu bahane edilerek neredeyse tüm tenis maçları sert zeminde
oynanıyor.
Acaba bu sert zemin fikrini ortopedi doktorları mı destekliyor diye düşünmüyor değilim.
Çünkü,
maden işçiliğine dönüşebilen bu ağır sporun sonucunda er ya da geç,
ortopedi uzmanlarının şifa veren ellerine teslim oluyoruz.
“sağ dizinde derin yıpranmalar var” diye başını iki yana salladı ortopedi profesörü dostum Feyyaz Akyıldız.
Yaa, pekiyi sabaha karşı sol dizim neden ağrıdan uyandırıyor beni?
onda da su toplanması ve kireçlenme görüyorum
hımm, yani bu ağrılar özel bir sporcu rahatsızlığı değil mi?
Hayır bildiğin kireçlenme
Oysa ben onu babaanne hastalığı falan sanıyordum, onca harekete nasıl biriktirmişim o kireçleri ben?
Vücut üretebilir bazen
Ee ne olacak şimdi?
Bir doktor olarak oynamamanı öneririm sana
Ne yapayım pekiyi?
Yüzebilirsin mesela
Hiç
sevmem ki ben yüzmeyi, Triatlon antrenmanı yaparken bile sevmezdim.
Yapılan sporun ucunda bir top yuvarlanmazsa, ben onu spordan sayamıyorum
ki bir türlü.
Gerçekten de, uzun yüzme antrenmanlarında kulaçlarımı saymaya kalkıştığım bile olmuştur.
Oysa teniste ve diğer topla oynanan sporlarda hep yerçekimine karşı mücadele edilir.
Top yere düşmeden önce rakibin sahasına atmaya çalışılır.
Zamanın nasıl geçtiğini de anlayamaz insan.
On yıl kadar önce de disk kayması geçirmiştim.
Tenis ve kayak yasak demişti bir doktor akrabam.
İyileşene kadar dinledim sözlerini.
Ne zaman ki ağrılar geçti, ben attım kendimi yine topla oynanan sporlara.
Doktorum iyiliğim için söylese de, benim ilk fırsatta oynayasım var yine.
Hepinize sağlıklı, spor dolu, bol eğlenceli bir yaşam diliyorum.
Tunç Müstecaplıoğlu
06.03.2009