Bir milyon kilometrekarelik bu ilginç ülkeyi, bir haftada bitirmek mümkün olamayacağından, Mısır’ın Sina yarımadasının güneyindeki Sharm El Sheikh şehrinden başladım.
Kısaca Şarm denen, Şarmelşeyk diye okunan ve “Şeyh’in Körfezi” anlamına
gelen bu güzel tatil şehri ileride Antalya’nın en ciddi rakiplerinden
biri olmaya şimdiden aday.
Mısır’ı bir yılda ziyaret eden 7
milyon turistin dörtte birini kendine çeken Şarm,Hurgada ile birlikte
dalma sporunu sevenlerin bir nevi Mekke’si.
Enver Sedat’ın 1981
yılında öldürülmesinin ardından başa geçen ve o yıldan bu güne ülkesini
yöneten,laik-demokrat Hüsnü Mübarek(onlar Mubarak diye telaffuz
ediyorlar) Şarm’ı el üstünde tutuyor.
Başkan için Şarm, Clinton,
Blair gibi ünlü konuklarını ağırladığı bir tür sayfiye kenti. Kendisini
Arap dünyasının lideri olarak kabul eden Mısır, Luxor katliamı gibi
faciaları da iyi yöneticileri sayesinde ucuz atlatmış.
SU VE ÇÖL ARASINDA BİR DÜŞLER ÜLKESİ
Mısırlılar
henüz bizdeki gibi filizli çatı teknolojisini icat edemediklerinden
normal inşaatlar yapıyorlar. En bildik dev Amerikan zincirleri bile iki
katı aşamıyorlar.
Beyaz binalar,palmiyeler ve göz alabildiğince
kumsal, gidenleri hemen etkileyiveriyor. Sina Çöl’ünü görünce insan
önce, “bunların hiç kum sorunu olmaz” diye düşünüyor ama durum öyle
değil.
Çöl kumu bu bölgede sıkıştırılmış toprak gibi sert olduğundan kum bile Kahire’den geliyor. Hem de metrekaresi 100 dolara.
Ritz,
Four Seasons, Marriott, Hilton, Accor, İber, Holiday Inn gibi
bildiğiniz,bilmediğiniz neredeyse tüm uluslararası otel zincirleri Şarm
sahnesindeki yerlerini almışlar bile.
Magic Life, Pegas gibi Türk kökenli işletmeciler de faaliyete başlamış,Rixos ise pek yakında “Şeyh’in Körfezi”nde.
İtalyanlar
burasını ilk keşfeden ülke konumunda. Haliyle birinciliği de kimseye
kaptırmıyorlar. Onları Ruslar izliyor. Almanlar daha çok Hurgada’yı
tercih ediyor. Şarm’lılar bizim anladığımız anlamda bir kışı
yaşamıyorlar. Öyle hava bozuldu diye okul filan tatil edilmiyor. Çünkü
hava bir türlü bozulmuyor. Şubat ayı, ki onların da kışı sayılıyor deniz
24,hava ise 27 derece idi.Yıllık ısı ortalamaları da akla zarar. Deniz
28,hava ise 31 derece..
ORTA DOĞUDA BOL ÇEŞİTLİ BİR AKVARYUMA DALDIM..
Kızıl
Deniz’e dışarıdan bakınca aynı bizim denizlerimize benziyor. Ancak
deniz gözlüğü ile bakınca insanı afallatıyor. Kızıl Deniz sakinleri,
sanki bir modacının elinden çıkmışcasına, bir renk cümbüşü ile
konuklarını karşılıyor.
En yüksek tepesi 2.600 metre olan
Mısır’ın Kızıl Denizinin en derin yeri de 2.400 metre. İsviçre
büyüklüğündeki “Bahr El Ahmar”,yani Kızıl deniz, ondan fazla da
köpekbalığı türüne ev sahipliği yapıyor. Korkacak bir şey yok, çünkü bu
güne kadar kimseyi ısırmamışlar.
20 milyon yılda oluşan mercanlara dokunmak bile yasak. Kızıl Deniz, dünya mercan rezervlerinin yüzde on beşine sahip.
SAVAŞ MISIR’A DA YAKIŞMIYOR
Bence,
tüm peygamberlerin, dolayısıyla dinlerin bu bölgede doğmuş olması ve
petrol rezervlerinin bolluğu, zengin devletlerin bu bölgeyi büyüteç
altına almalarına yol açmış ve karıştırmış. Dolayısıyla turizm
yatırımları bizden de riskli.
Mısır’ın 60 milyon nüfusunun 20
milyonu başkent Kahire’de yaşıyor. Doğum kontrolu yok gibi. TV
programları da ilginç olmadığından, akşamları eşler daha çok
birbirleriyle ilgileniyor. Dolayısıyla da yılda bir milyon artışla hızla
ürüyorlar.
Çoğunluğu kadın olmak üzere,nüfusun yarıdan fazlası
okuma-yazma bilmiyor. Hak verebiliyorum, çünkü ne yazıları doğru dürüst
okunuyor ne dedikleri anlaşılabiliyor.
Kişi başı yıllık gelir
ortalamaları 650 dolarla dünyanın yoksul ülkelerinden Mısır. Bunda da
haksız sayılmazlar,çünkü 6.671 kilometrelik Nil kıyısı yakınları dışında
her yer çöl. Ülkenin sadece yüzde dördünde tarım yapılabiliyor.
Ülkenin
bir numaralı geliri Süveyş Kanalı geçiş ücretleri. Vakti zamanında
Boğazlarımızın gelirini kaybetmeseymişiz biz de deniz taşımacılığından
nemalanabilirmişiz. Süveyş’i,turizm,pamuk ve petrol gelirleri izliyor.
Benzin ve diğer petrol ürünleri devlet sübvansiyonunda olduğundan
yaklaşık olarak bizim sekizde bir fiyatımıza.
Şimdi yoksul
olduklarına aldanmayın,çünkü Mısır dünya tarihinin en önemli
devletlerinden birisi. Astronomları,Merkür,Venüs,Jüpiter ve Satürn’ü
keşfetmişler.
Sümerler’den 500 yıl sonra Türklerden ise tam
3.732 yıl önce yani İ.Ö. 3.000 yıllarında yazıyı kullanmaya başlamışlar.
Osmanlıların 1.517’de başlayan Mısır serüveni 300 yıldan fazla sürmüş.
Mısırlıların çoğunluğu Türkleri sanki uzak bir akrabaları gibi
algılıyorlar.
Senede 1-2 kez,onda da yarım saatten fazla yağmayan
yağmura turistler hariç herkes hasret. 105 otel,28.000 yatak sayısı ile
henüz 400.000 yataklı Antalya’ya rakip gibi gözükmese de çok yakında
adını daha sık duymaya başlarız.
Mısırlılar ülkelerine gelen misafirleri ünlü düşünür Thedor Fontane’nin şu anlamlı sözleriyle karşılıyorlar :
“Bir
yere yolculuk eden, yanında orada yaşayan insanlara sevgi getirmelidir.
Yok eğer hiç bir şey getiremedi ise,ön yargılarını da evinde
bırakmalıdır. Eleştirel karşılaştırmalarla olumsuzluklar bulmak
yerine,ziyaret ettiği ülkeyi olduğu gibi kabul etmeli,onların
doğallığını ve yaşama sevincini benimsemelidir...
Tunç Müstecaplıoğlu
12.02.2004