Bergama kralı 2. Attalos, İ.Ö. 150 yılında güçlü donanmasının barınması için bu güzel şehri kurmuş.
Şehrin adını da kendi isminden esinlenerek Attalaia koymuş.
O zamanlarda ve ondan da eski Pamfilya döneminde şehri görmeye gelenleri turistten sayamayacağımız için, biraz daha yakın tarihimize bakmamız gerekecek.
Birinci Dünya Savaşı’nın hemen ardından, Antalya’yı işgal eden
İtalyan güçleri 1919-1921 yılları arasında o dönemin otelleri de
sayabileceğimiz hanlarda konaklamışlar.
Han turizmi sonrası açılan ilk otel ise Park Otel.
Açıldığı yıl ise 1932.
Otele işletmeci bulmakta hayli zorlanmış o yılların Antalya valisi ve belediye başkanı.
Teklif edilen işbilir esnafın neredeyse tümü, “biz pezevenk başı mıyız?” diye geri çevirmişler şehrin amirlerini.
Neyse ki bıçkın Kuzu Haydar ve iki arkadaşı oteli işletmeyi kabul etmişler ve Antalya’nın ilk oteli böylece açılmış.
Kansız
işgal sırasında, konakladıkları hanlara paralarını da ödeyen İtalyan
askerlerini turistten saymaz isek, Antalya’nın ziyaret edilme yılları
1950’li yıllarda başlıyor.
Doktor Burhanettin Onat,
milletvekilliği döneminde sıkça Antalya’yı tanıtarak diğer meclis
üyelerini ve onların yakınlarını Antalya’ya getirmeyi başarıyor.
1953 yılında yine onun girişimiyle Aspendos Tiyatrosu’nda ilk Tiyatro ve Müzik Festivali düzenleniyor.
Bin
sekiz yüz yaşındaki bu antik tiyatroda, 1950’lerde güreş müsabakaları
düzenleyen o zamanın Antalyalıları, ilk başlarda bu etkinliği
yadırgasalar da o dönemin Antalya valisi İhsan Sabri Çağlayangil’in de kararlı desteğinin ardından, etkinliği giderek benimsemişler.
Bu festival sayesinde, özellikle İstanbul ve Ankara’lı sanatseverlerin dikkati bu bölgeye çekilmiş.
1958 yılında Antalya’nın ilk seyahat acentesi kurulmuş: “Express Tourism Office”.
Kuran girişimci ise Ali Rıza Öndemir.
1959 yılında Alman Bunte dergisi Antalya valisi Niyazi Akın’a sahildeki obaları sormuş.
Şehir boş kalmasın, halkın hepsi yaylalara göçmesin diye yapılan bu plaj obalarını muzip vali şöyle açıklamış:
“Obaları, Almanlar gelip ücretsiz konaklasın diye koyduk oraya”
Haber
Almanya’da çıktıktan bir yıl sonra, biranın fiyatı bir Lira eksik diye
kilometrelerce yol gitmekle ünlü bir çok Alman obalarda konaklamaya
gelmiş.
İkinci yıl yine gelenler ise, “ne yazık ki kampanya bir yıllıktı” diye zor ikna edilmiş.
1967 martında İzmir aktarmalı ilk charter seferi düzenlenmiş Antalya’ya.
90 kişilik Alman kafilesini karşılayanların arasında Yaşar Sobutay da vardı.
1969 yılında Sobutay Antalya’nın ikinci seyahat acentesini kurdu.
Antalya turizm tarihine adını başarıyla yazdıran Pamfilya Turizm, çalışmalarını hala başarıyla sürdürüyor.
1960’lı yılların ilk turistik oteli ise adı sonradan Büyük Otel’e dönen Turistik Teras oteli.
1970 yılında Avusturya’nın Touropa firması, on beş günde bir doksan Avusturyalı’yı Viyana’dan Antalya’ya taşımaya başladı.
İlk ciddi tatil köyü ise Kemer’deki İtalyan Tatil Köyü Valtur..
1976
yılında açılan, içinde Çıplaklar Plajı bile barındıran bu ilginç tatil
köyüne girebilmek için, araya nüfuzlu devlet adamları konulurdu o
yıllarda.
Aynı yıl ben de ailemle bu tesise gitmiştm.
“Tunç Harikalar Diyarında” kıvamında bir hafta geçirmiştim.
Daha
önceleri Kemer’e ancak dağlardan ciplerle ya da deniz yoluyla
varılabilirken, açılan yol ve tünel sayesinde Kemer’e ulaşım, bu tatil
köyü sayesinde çok rahatlamıştı.
Bundan kısa bir süre sonra, İtalyan
turistleri Istanbul’dan aktarmalı olarak Antalya’ya uçuran bir THY
uçağı, Isparta dağlarına çarpıp parçalanınca İtalyanlar tesisi
Fransızlara, tatil köyü, animasyon, açık büfe gibi bir sürü ilk’in
mucidi Club Med’e devretti.
1974 yılında Kıbrıs Adası’na yapılan Barış Harekatı’nı Batı aynı şekilde algılamadı.
“Türkler Ada’yı işgal ettiler” dediler ve sadece Kıbrıs’a ambargo koymadılar.
Giderek artan charter seferleri bir anda durdu ve bu yazısız ambargo 1984 yılına kadar sürdü.
Bu arada karavanla gelen giden oluyordu, ancak bu ciddi bir turizm hareketi sayılmazdı.
1984 yılında Antalya’da beş-altı bin yatak vardı ve bunların büyük çoğunluğu Alanya bölgesindeydi.
O yıl 250.000 turist geldi Antalya bölgesine.
Davullar, zurnalar, folklor gösterileriyle karşılandılar.
Istanbul’dan ilk geldiğim yıl olan 1984 yılında birisi kulağıma eğilip de, “daha bu bir şey değil, 2005 yılında 7.300.000 turist gelecek Antalya bölgesine” deseydi herhalde beş dakika gülerdim.
Şimdi, 2020’li yıllarda sadece Antalya’da yirmi milyon turist ağırlamak için hazırlıklar yapılıyor.Artık bunun gerçekleşebileceğini görüyorum.
Antalya,
630 kilometre sahili, beş yüz bine yakın yatak kapasitesi, antik
kentleri, iki yüz bin yıllık tarihi Karain Mağarası, Perge’si,
Aspendos’u, antik kentleri, limanları, Kral Mezarları, koyları,
şelaleri, ormanları, akarsuları ile bir dünya kültür hazinesi..
Organizasyon eksikliğimizden, toplu hareket etme handikapımızdan dolayı sadece deniz, güneş ve kumunu pazarlayabiliyoruz henüz.
Attalaia,
üç yüz’den fazla güneşli günü, yüz yirmi dokuz mavi bayraklı plaj ve
marinası, tertemiz denizi ile rakiplerinden hayli ileride.
Bakımsız, zevksiz, ama güzel bir kadın formatında, dünya kamuoyunun gözünün önünde.
Geleceği de hayli parlak gözüküyor.
Doğru işlenir, işin uzmanları tarafından yönetilir ise sadece Türkiye’nin değil Akdeniz çanağının turizm başkenti olur.
Tunç Müstecaplıoğlu
26.05.2007