Kısa adı DEİK olan, Dış Ekonomik İlişkiler Kurulu; Türk-Rus İş Konseyi ortak toplantısının yedincisini, MNG’nin dillere destan Topkapı Oteli’nde gerçekleştirdi.
Ben, iki ülkenin turizm işletmelerinin de ele aldığı ikinci güne
katıldım . Her ülkeden iş adamları, otelciler, acenteciler,
yatırımcılar, gazeteciler, diplomatlar, bankacılar, akademisyenler ve
devlet adamlarından oluşan 300 seçkin yöneticinin katıldığı
toplantılarda; Alanya’dan tek bir temsilci yoktu.
20 milyar dolar
iş hacminin planlandığı 2000 yılında, 1,5 milyon turist beklenen
Rusya’nın tüm sektörlerinin üst düzey delegeleri 100 kilometre
yakınımıza kadar gelmişken, kimse onlarla tanışmaya gelmedi.
25
milyon yatak kapasiteli, 200 milyon kişinin çalıştığı, 450 milyar dolar
cirolu dünya turizminde Türkiye’nin, Alanya’nın yeri kim bilir nerede?
2010 yılında, 1 trilyon dolar ciro, 1 milyar turist beklenen pazara;
turizmde can çekişen Alanya niye böyle umarsız kalıyor?... Anlaşılır
gibi değil!...
Sıradan Türk insanının, halkı aç, fahişesi bol, iktidarı mafyanın eline geçmiş diye tanıdığı Rusya acaba öyle mi?
Antalya’yı apayrı bir ülke sanan; bizleri de, geri kalmış Müslümanlar diye bilen sıradan Rus vatandaşları acaba haklı mı?
Rusların
Çin ve Polonya’dan sonra, en çok ziyaret ettikleri üçüncü ülke
konumundayız. 17 Ağustos 1998 Rus krizinin de etkisiyle yüzde otuz dokuz
bir azalma olduysa da, yine sahillerimizin aranan turistlerden Slav
konuklarımız.
Topkapı Palace’a gelince!... Bine yakın odası ve Osmanlı mimarisi ile, çok farklı bir otel World of Wonders.
Anadolu
topraklarında, 1299-1922 yılları arasında 623 yıl hüküm sürmüş ve bu
süre içerisinde 36 padişah tarafından yönetilmiş en yakın atalarımız
Osmanlı kimliğini, imajını örnek alan MNG Holding, çok cesur bir yatırım
yapmış. All Inclusive( herşey dahil) modasına, Maximum Inclusive’le
yeni bir boyut getirmiş.
Tesisin neredeyse her yerinde büfeler
kurulmuş. Bir haftada beş kilo almayanı kapıdan bırakmıyorlar. Bir da
insan; “Burası otelse, bizim Alanya’dakiler ne acaba?...” psikolojisine
giriyor. Tesisin kurulduğu Kundu bölgesi, Belek’in ilk açıldığı
yıllardaki Kadriye Köyü’nün şaşkınlığında. Tarım ve hayvancılıkla
geçinen bir köye, sanki gökten nur yağmış, Asfalt dökülen köy yollarında
inekler ve keçiler kadın çobanlarıyla gezinirken; onların resmi
geçidini “ya sabır” çekerek bekleyen Mercedes’ler ilginç bir tezat
oluşturuyor.
Üzerinde, “Aşkımızın simgesi berrak, sonu kara
toprak, bu yoldan dönen alçak “ yazan taksileri; bakımsız traktörleri,
sütlü balık lokantaları ile Kundu Köyü, ilginçlikte neredeyse Topkapı
Palace ile yarışıyor. Otelcilik ve turizmin hangi boyutlara ulaştığını
görmek isteyenlere;
World of Wonders’ı ziyaret etmelerini öneririm.
Tunç Müstecaplıoğlu
18 / 10 / 1999