Ticaret Odası’ndan Bir Turizm Bakanı daha geçti. Daha önce Devlet ve
Tarım Bakanlığı yapan Mustafa Taşar’ın, bu kez de Turizm Bakanı olması
uygun görülmüş.
Alanya’nın iki yüz kadar turizm seçkini olarak, Bakanın yanı sıra bazı seçilmiş ve atanmışları da dinledik.
Mikrofonun zaman zaman vınlaması ve cep telefonu sesleri arasında çok
değerli fikirlerle donatıldık. Cep telefonu konusunda, seçkinlerimizi
hayli rahatlamış gördüm. Evvelden, “Tüh toplantıya nasıl da kapatmadan
girmişim” gibi, pişman bir ifade kaplardı yüzlerini.
Oysa şimdi
ar damarları çatlamış bir şekilde, hiç kimse yokmuş gibi, salonun
ortasında konuşuyorlar. Sayın Bakanı tenzih ederim haliyle. Memleketin
turizmi kendisinden sorulduğundan, belde belediye başkanları ondan yol,
çim saha, park, para, çanak-çömlek filan isterlerken, onun telefonla
hasbıhal etmesi anlaşılabilir.
Bakan gerçekten tam bir halk
adamı. Bizlerle, eski başkanlarla hemen senli benli oluverdi. Müstafi,
bu aralar biraz da küs eski bakanımız İbrahim Gürdal gibi o da,
İngilizce takıntılı. İbrahim bey, yıllar önceki bir toplantımızda
“kardeşim, şimdi turistler, ben İngilizce bilmiyorum diye mi
gelmiyorlar” buyurmuştu.
Yeni bakanımız da aynı sempatiklikte bir
adam. Tarım Bakanlığı döneminde çiftçi azarlar gibi, fuzuli bulduğu
soruların sahiplerini bir güzel payladı.
Pek haksız da
sayılmazdı. Zaten adamın bagajını dilek-temenni dosyalarıyla
doldurmuşsunuz. Bir de toplantıda, “Hastaneden yeni çıktım,Allah rızası
için memlekete dönüş için bir yol parası” tarzında dilekler sıkıcıydı.
Gerçekten
de çok sıkıcıydı beyler. Konuşmalarınızı akşam banttan
izleyebildiyseniz eğer, kendiniz bile tahammül edememişsinizdir.
Söylediklerinizden benim aklımda kalanlar; Sayın Bakanım, değerli
konuklar, Alanyamız, arz ederim, intikal etmiş, teşrifiniz,
takdirleriniz gibi laf salatalarıydı.
Sanırsınız, Osmanlı
padişahı güney beyliğini ziyarete gelmiş! Ne sıkıyorsunuz kendinizi.
Nasıl olsa kısa bir süre sonra bir başkasına anlatacağız bunları. O da
tam alışırken, bir yenisini atayacaklar.
“Mesut Bey, çiftçilerin
nasırlı ellerinden sıkıldım. Biraz sayfiye yerleri filan göreyim. Beni
Turizm Bakanı yapıversene” şeklinde mi oluyor acaba atamalar. Artık
bilemiyorum.
Oysa bakanın yanına kibarca ilişen sessiz mebusumuz,
ağzı var dili yok Cengiz bey, bu görevi yapamaz mıydı sanki? Müsteşar
Savaş Küce beyle birlikte,adeta bir siyasi dekorasyon gibi toplantı
boyunca hiçbir lafa karışmadan oturdular öylece.
Şahsen ben Henry
Kissinger gibi kalıcı bir bakan düşlüyorum. Hani, bir ömür boyu dış
işleri bakanlığı yapan Amerikalı parlamenter var ya, işte o. Adamın
yönetim becerilerini orman, enerji, spor gibi çeşitli bakanlıklarda
denemeyi düşünemedi mi acaba şu Amerikalılar.
Özetle, Sayın
Bakanın 1970 model konuşması beni pozitif anlamda şok etti. Erkan Mumcu
kadar yakışıklı değil ama olsun. Sorunları bir toparlarsa iş bitirici
birine benziyor.
Memlekete hayırlı olsun.
Tunç Müstecaplıoğlu
30.08.2001