Yatırımcılar bir otelin mimari projesine nasıl karar verirler hep merak etmişimdir. Bildiğim kadarıyla, önce birkaç beğenilen örnek, aileye yakın bir mimarla ziyaret ediliyor. Ardından mimar bey, biraz kendi zevki, biraz da patronun dileği doğrultusunda ortak bir çalışma çıkarıyor ortaya.
Sonra, oteli satacak kontrat müdürlerinin karşısına oturuluyor. “Sevgili
Karjoe, çalıştık çabaladık, bankalara da borçlanıp şu gördüğün eseri
ortaya çıkardık. Artık bundan sonrası senin işin. Acilen, iyi bir
fiyattan doldurmanı rica ediyoruz.”
VEGAS’DAN AKSU’YA..
Son
yıllarda, kontrat müdürlerine yapılan sürprizlere bir de temalı oteller
eklendi. Varlıklı yatırımcılar, özellikle de Las Vegas’daki kitsch
harikalardan esinlenerek, “Sam amca uçar da, Ankaralı uçmaz mı?” dercesine birbiri ardına temalı oteller üretmeye başladılar. Hiç de iyi etmediler.
Amerika’dan
Avrupa’ya ulaşım hayli meşakkatli olduğundan, Venedik benzeri bir otel,
biraz da kumarhane sosuyla çölün ortasında ticari olarak tutmuş
durumda. Ancak, bir Alman’ın Venedik’in aslına, daha kısa bir sürede,
hem de daha ucuza ulaşma şansı varken, sahildeki taklidini görmek için
Aksu’ya gelmek isteyebileceğini zor bir ihtimal olarak görüyorum.
Aynısı
Kremlin Palace için de geçerli. Rusların, biraz da çekinerek dev
duvarlarının yanında dolaştıkları, bir güvenlik ordusunun koruduğu
Kremlin, soğan kubbeli Ortodoks kiliseleri, modası kısa sürede
tükenmeden kime cazip gelecek kestiremiyorum.
İspanya’ya gidecek
olsanız, kalacağınız otelin resepsiyonunun Sultanahmet camiine, yada
Ortaköy çarşısına benzemesi, tercihinizi ne kadar etkilerdi?
Resepsiyondan çıkıp odanıza vardığınızda konseptin odada pek
süremediğini gördüğünüzde ne düşünürdünüz?
TOPKAPI PALACE’IN YERİ AYRI..
Adalet
Kulesi, Yerebatan Sarayı, Aya İrini Kilisesi ile Topkapı Palace bence
doğru seçilmiş bir konu. Çünkü, her ülkeye nasip olamayacak bir tarihi
olan Anadolu’yu anlatıyor. Bu topraklarda yaşamış olan çeşitli
medeniyetlerin eserlerinden oluşan mekanlarıyla, İstanbul’u görme arzusu
da uyandırıyor. Güvercinsiz, gondolsuz Venedik ve Kızıl meydansız,
Leninsiz Kremlin’e oranla çok daha inandırıcı duruyor.
Her şey
dahil sürüsünden farklılaşma uğruna, elli milyon Eurolara varan maliyet
farklarıyla otel yapmanın anlamını kavrayamıyorum. Onca tematik otel
Ruslara güvenilerek yapılıyorsa eğer, onların aynı otele olan
sadakatleri de hayli tartışılır.
Bir çoğu şimdiden mevcutları tüketti bile. Onlar şimdi, Garfield, Zagor, Dinozor konulu otelleri bekliyorlardır muhtemelen.
YA KONULU PARKLAR!?
Antalya,
temalı parklarla hatırladığım kadarıyla su parkları ile birlikte
tanıştı. Onu yunus şovları ve yeni açılan Miniatürk izledi. Ara sıra
gündeme gelip kaybolan orijinal bir Disneyland, dev bir akvaryum, yada
başarılı bir Mumya müzesi nasıl da yakışırdı kitle turizmine.
Bu
projeler, otel yatırımcılarına doğrudan bir yarar sağlamasa da,
bölgedeki cazibe merkezlerinin artması, Antalya’nın yüzlerce çekici
rakibi arasından tercih edilme ihtimalini artırır.
Birlikte
çalışılan tur operatörlerine danışılarak yapılan projeler, daha rahat
pazarlanabilir. Odasından, havuzuna, bahçesinden, yemeğine kadar ortaya
çıkacak otel, onu satacak, kullanacak kişilerin de görüşleri alınarak
yapılırsa başarı ihtimali artar.
Tunç Müstecaplıoğlu
14.09.2004