Dünyanın jandarmasını kim tanımaz ki zaten.
Son günlerde Amerikalı bir polisin, ona doğrultulan onca kameraya hiç aldırmadan, güpegündüz siyahi Amerikalı bir vatandaşı boğarak öldürmesi sonrası yine zor günler geçiren Amerika, hiç gündemimizden düşmüyor.
Corona hakkında yazmayan pek kalmadı sanırım. Bari ben de eksik kalmayayım diye, Covid-19 makale kuyruğuna gireyim dedim. Küresel etkisi hesaplanamayan şu kahrolası virüsün, Çin’in Wuhan adlı şehrinden, tüm dünyaya ihraç olacağı kimin aklına gelirdi bundan altı ay kadar önce.
Haziran ayının sonunda oraya gidene kadar ben hiç tanımazdım. Hatta sıkça; Mozambik, Mogadişu, Moritanya ile karıştırırdım. Koskoca bir ülke 10 günde ne kadar anlaşılırsa ben de o kadar anladım işte.
Geçtiğimiz günlerde, dünyada en çok seyahat satın alan ülkelerin başını çeken Almanya’nın başkenti Berlin’de bir turizm fuarı vardı. ITB’nin açılımı, uluslararası turizm borsası anlamına gelir.
Daha önce görmediğimiz bir şehri ilk ziyaretimizde edineceğimiz izlenim, beklenti ve önyargılarımızla da doğru orantılıdır.
Oraya giderkenki duygularımız, gittiğimiz zaman dilimindeki yaşımız, o ülkenin mevcut siyasi konumu, o şehre bakışımızı etkileyen faktörlerdendir.
Diye tanıtıyorlar kendilerini çeşitli reklamlarında Hintliler.
İnanılmaz, muhteşem, akıl almaz, harika gibi anlamları var incredible’ın.
Henüz sadece iki şehrini görmeme rağmen, bu tanımlar pek de sırıtmıyor bu ülkede.
Yöneticilik yaşantım boyunca başka türlüsünü düşünemediğim, iş yaşamının “olmazsa olmaz”larından olarak kabul ettiğim ekip çalışması, özellikle de Çelebi gibi binlerce insanın bir arada çalıştığı organizmalarda aslında güzel bir zorunluluktur.