Sizlere, Turizm ve Çelebi’nin Antalya’daki yolculuğunu anlatmadan önce, kısaca Anadolu ve Antalya tarihinin kilometre taşlarından söz etmek isterim.
Daha önce görmediğimiz bir şehri ilk ziyaretimizde edineceğimiz izlenim, beklenti ve önyargılarımızla da doğru orantılıdır.
Oraya giderkenki duygularımız, gittiğimiz zaman dilimindeki yaşımız, o ülkenin mevcut siyasi konumu, o şehre bakışımızı etkileyen faktörlerdendir.
Tenis sporuna en benzeyen oyunun adının Jeu de pomme (jödöpom diye okunuyor) olduğunu, bunun “avuç oyunu” anlamına geldiğini ve ilk kez on ikinci yüzyılda oynamaya başlandığını,
Bir akıl-fikir zanlısı olarak Sultanahmet Adliyesi’ndeydim geçenlerde.
MÜYAP avukatları, binlerce otel yöneticisi gibi beni de hakim önüne çıkardılar.
Müzisyenler bir araya gelemediklerinden, ne isteyeceklerini de pek kestiremediklerinden, biraz da hukuk danışmanlarının rüzgarıyla absürd rakamlarla haklarını arıyorlar.
Şu mendebur cadde ne yapıyor da beni kendine çekiyor anlamıyorum.
Pisliğinden, kalabalığından, güvensiz olmasından ne kadar şikayet etsem de, her Istanbul’a gidişimde sanki beni bir mıknatıs çekmiş gibi kendimi orada buluyorum.
Ben her yıl Triatlon yazısı yazmaktan sıkıldım.
Gelip göremiyorum da neler olup bittiğini.
Organizasyonda çalışmaktan da yırttım.
Eylül ayının son günlerinde Belek’de, Rixos Premium otelinde güzel bir \nprogram vardı. Türkiye-Avrupa Turizm Zirvesi konmuştu adına. Birincisi \nolmasına rağmen hayli yoğun bir ilgi vardı.
Bu kez yolum İrlanda’ya düştü. Hani şu Serbest olanına. Yani, 800 sene zorunlu beraberlikten sonra, 1923 yılında paçasını İngiltere’den kurtarmış olan İrlanda Cumhuriyeti’ne. İrlanda Cumhuriyet Ordusu (IRA) ile tanınan ve başkenti Belfast olan Kuzey İrlanda oluyor. Kuzeylileri Protestan, Serbest olanları ise Katolik.
Bu aralar iş bahanesiyle leylekle beraber havalardayım. Son yolculuğumda leylek yoktu. Çünkü Norveç’teydim. Bir otelimize iki yıldır bol miktarda gelen, zarif, güleryüzlü, sorun çıkarmaya niyetsiz Norveçliler, acaba evlerinde nasıldılar? Şimdi size bunları, Abba’nın otuz yıllık klasiklerini dinleyerek yazacağım.