Sizlere, Turizm ve Çelebi’nin Antalya’daki yolculuğunu anlatmadan önce, kısaca Anadolu ve Antalya tarihinin kilometre taşlarından söz etmek isterim.
Biraz kuş gribini karikatür krizini unutup bana kulak vermeye çalışır mısınız?
“başımıza daha neler gelecek? at kızamığı mı, İspanyol hıçkırığı mı, yoksa koyun menapozu mu?” diye boşuna tahmin yürütmeye çalışmayın.
Balear adalarının başkenti Mayorka’ya gitmeden önce, belki Alman basınının da etkisiyle, bu güzel adayı çok ucuz bir tatil beldesi sanırdım. Mayorka, (Mallorca diye yazılıyor) yine İspanya’nın hasadını topladığı, Atlas Okyanusu’ndaki Kanarya Adaları’nın aksine, Girit ve Kıbrıs adaları gibi, Barselona ile Sardunya adalarının ortasında bir Akdeniz adası.
Ya da Yunancasıyla “Kalos irfate stin Kriti”. Neredeyse gittiğimiz her yerde bu içten sözcükle karşılaştık. Atatürk’ün İstanbul’undan kalkıp Venizelos’un Atina’sına indiğimizde, henüz Atanın çağdaşı, 85 yıl önce pek te anlaşamadığı bu devlet adamının Giritli olduğunu bilmiyorduk.
Alanya’nın yegane eli yüzü düzgün toplantı salonu olan Alanya Ticaret Odası’nda Alanya Tanıtım Vakfı ALTAV’ın turizm fuarları izlenimlerini dinledik. ALTİD, tanıtım konusunda misyonunu tamamlamış olmalı. Çoğunluğunu ALTİD’den tanıdığımız yöneticileri şimdi ALTAV formasıyla izliyoruz.
Ülkemizde, İspanya’daki gibi boğa güreşleri olmadığından, ya da yapılanların iki boğa arasında geçen kansız boynuz tokuşturmaları çerçevesinde kaldığından, “Oley!..” terimi bizde daha çok; rakip futbol takımını ve seyircisini kızdırmak için kullanılır.