Görmeyi çok istediğim, çok merak ettiğim yerlerden biriydi bu kamplar. Münih yakınlarındaki Dachau Toplama Kampı’nı (Konzentrationslager/KZ) 30 yıl kadar önce gezdikten sonra üzerimde yarattığı şok etkisini bir süre atlatamamıştım. Ki orası Auschwitz’in (Auşvits diye okunuyor) yanında bir tatil köyü kıvamında kalır.
Bayramda tatile gitme fikri iyi de, onca hayvanın yanıbaşımızda boğazlanma fikri de çok fena bir duygu be canım. Hayatı boyunca bir tavuk bile boğazlamamış bizim gibi şehir çocukları için, bir hayvanın kurban edilme olgusu, hangi yaşa gelinirse gelinsin pek algılanamıyor.
Yaşamınız ve modern Türkiye’yi yaratışınızın öyküsünü tüm öğrenim yaşamımız boyunca ezberledik. Özellikle sizin ölümünüzden sonra, devrimlerinizin kalıcılığını sağlamak adı altında, düzenli tekrar sistemini benimseyen yönetimler; adınızı, fotoğraflarınızı özdeyişlerinizi, büstlerinizi hemen her yerde kullanarak, küçük çocukların kafalarını karıştırıp durdular.
Bizim şu acayip heykel alerjimiz nereden gelir bir bileniniz var mı?
Yoksa, bu işin kökeni heykeli putla karıştırmaya kadar gider mi acaba?
Uzun aralıklarla gelebildiğim Alanya’da kendimi bazen yabancı gibi hissediyorum.
Özellikle şehir merkezindeki olumlu değişimler, Avrupa’da Alanya’yı tanıyan herkesin dilinde.
Turistcikleri yedir, içir, eğlendir, sonra seneyi planla derken biz turizmcilerin sanatla ilintisi azıcık kısıtlı olur.
Ancak kızım Resim bölümünde okuyup, ileride de moda tasarımcısı olmak isteyince, mecburen konuya ejnebi kalmamak için kendimi geliştirmeye çalışıyorum.
“Bir yarışın bitimine geldiğinizde, bir başka yarışın başladığını görüyorsunuz”.
Marilyn Monroe söylemiş galiba bu sözleri.
Sarışınlarla ilgili salak yakıştırmalarını oldum olası sevmemişimdir zaten.
Biraz iş, biraz da Wimbledon'u görme arzusu beni Ingiltere'ye çekti haziranın sonunda.