Okuduğumda gözlerime inanamadım.
Tatile gelmiş iki genç İsrailli, bir de Türk animatör köpüğün içinde elektrik akımına kapılarak ölmüşler.
Yıllarca bu köpük organizasyonlarını yaptırdığımız uzman arkadaşımı arayarak, böyle bir olayın nasıl olabileceğini sordum.
8-10.000
Euro değerindeki güvenli profesyonel aletlerin yerine, sanayide çok
daha az bir bedele kötü taklitlerinden olabileceğini söyledi.
Yoksa, aptalca bir tasarruf uğruna mı gitti bu gencecik insanlar?
Ana ve babalarına nasıl hesap vereceksiniz şimdi?
Takdir-i ilahi mi diyeceksiniz?
Vadeleri mi dolmuş yoksa bu gençlerin henüz 14, 18 yaşlarında?
Yılda 10.000 insanını trafik kazalarına kurban eden bizler için, ölüm her yerde ve o kadar yakın ki.
Doğal karşılayıp hemen unutacağımız da kesin.
Ya da, “köpük partileri de eksik kalıversin kardeşim” denip toptan yasaklanacak.
Tam üç yıl önce Alanya’da su sporu rantı için insanlar sahilde birbirlerini kurşunlamışlardı.
Suda masumca spor yapmak isteyen turistlerden de yaralananlar olmuştu.
Dönemin kaymakamı sahildeki mafya hesaplaşmasını normal bir vaka olarak nitelemişti.
Bakalım köpük faciasına ne gibi yorumlar gelecek?
Rusya’da geçenlerde bir diskoda, lazerden bazı gençlerin gözlerinin kör olduğunu okumuştum.
Bu abukluğu bizde bekliyordum ki Ruslar erken davrandılar.
Güzelim gökyüzünü, iğrenç yeşil lazer ışıkları ile her yaz çirkinleştiriyorlar Antalya’da.
Nasıl izin alabiliyorlar, anlayamıyorum.
Parayı toparlayan göğü aydınlatma hakkını elde ediyor.
Kaç tane olunca höst denecek acaba kendilerine?
Yok mudur tarihi eserleri koruyan derneklerin havadan sorumlu bir benzeri?
“Semayı koruma derneği” mesela..
Havai fişek fabrikalarında çıkan yangın ve patlamalarla da gündemden düşemiyoruz.
Antalya’da şimdilik ufak tefek yaralanmalarla yetiniliyor.
Tüp patlamalarına bir süreliğine ara verildi.
Bir tür Türk bombası gibiydiler.
Şofben zehirlenmesi de bize özgü bir ölüm şeklidir.
Ayağından kurşunlamak gibi.
Deniz haşaratları jet skiler ise rahatça uçabiliyorlar hala denizlerde.
Oysa Akdeniz’de neredeyse her ülkede yasaklar.
Sarhoş Ruslar kural da tanımıyorlar.
İlk yıllarında jet ski ile birbirlerine çarparak ölmüşlerdi.
Bakalım daha ne tür abukluklar icat edeceğiz.
Bundan birkaç yıl önce, temalı otel sahiplerini biraz hicveden, biraz da iyi niyetle uyaran bir yazı yazmıştım.
Başlığı da “Var mı otelinizin bir teması” idi.
Kimseden dişe dokunur bir tepki gelmemişti ki, Venezia otelinin sahiplerinden birisi beni AKTOB’a şikayet etmişti
“Bu tür yazılardan moralimiz bozuluyor ve yatırım hevesim azalıyor”
Ben o yazımda özetle şunları demiştim:
“Kundu’ya
Venedik’in pek kötü bir kopyasını yapmak beyhude bir uğraştır, ülkemizi
tercih eden turistler bu garabetin İtalya’daki orijinaline daha ucuza
giderler. İlle de bir tema kullanacaksanız, Antalya’da Topkapı Palace’ın
yaptığı gibi Türkiye temasını kullanabilirsiniz. Gelmeyi planlayan
misafirlerin böyle bir talebi de yok, milyonlarca doları lüzumsuzca
israf ediyorsunuz.”
Hala aynı görüşteyim.
Yüzyıllarca sonra
Antalya’yı kazan genç arkeologlar Antalya’nın altından Venedik, Kremlin,
Amsterdam, Tayland karakteristik özelliklerini taşıyan yapıları ortaya
çıkarınca kafaları karışacak.
“Acaba biz yanlış bir ülkeyi mi kazıyoruz?” diyecekler.
Her yönü ile böylesine zengin bir ülke, neden bu kadar kendi kültüründen, dilinden utanıp başkasına özenir anlaşılır gibi değil.
Neyse gelelim yine şu acayip köpük partisi kurbanlarına.
Acaba sizin çocuklarınız, Kudüs’te bir eğlencede böyle bir ihmale kurban gitselerdi ne düşünürdünüz beyler?
İşi
bilenlere teslim etmeyen, parasını nereye harcaması gerektiğini
bilmeyen, tasarruf uğruna can güvenliğini hiçe sayan yatırımcıların
başına çökecek bir gün o fantastik yapıları,
Benden hatırlatması..
Tunç Müstecaplıoğlu
21.07.2008