Mimar Zenon’un Aspendos’u 1800 yıl kadar önce ortaya çıkarmasından uzun bir süre sonra, 2008 yılında bir yeni Aspendos daha doğdu.
Adı Aspendos Arena.
Mimar Zenon’un Aspendos’u 1800 yıl kadar önce ortaya çıkarmasından uzun
bir süre sonra, 2008 yılında bir yeni Aspendos daha doğdu.
Adı Aspendos Arena.
Yine Belkıs’da ve orijinalinden bir kilometre kadar önce.
Pamfilya’nın o yıllardaki kralı Antonius Piu, kasabalarına en yararlı eseri yapana kızını armağan edeceğini söylemiş.
İkiz kardeşlerden bir tanesi, milimetrik geometrik hesaplarla görkemli su kemerlerini yapmış.
Diğeri de 15.000 kişilik o harika anfitiyatroyu.
Kral iki projeden de çok etkilenmiş.
Acaba
kızımı ortadan bölüp ikisine eşit şekilde mi dağıtsam diye düşünürken,
ikizlerden birisi hakkından vazgeçmiş de, diğer taş ustası Zenon genç
kıza kavuşmuş.
Apena’nın mimarı ise armağanını, halk dansları kralı Mustafa Erdoğan’dan uzun vadeli sıra çekleri ile almıştır muhtemelen.
Arena’yı Apena diye yanlış yazdım sanmayın.
Kapısında öyle yazıyor.
Biz nasıl olsa anlarız Ruslar anlasın diye Kiril harfleri ile yazılmış.
İngilizce özentiliğinden, Rusçaya özenmeye terfi ettik hayırlısı ile.
Arenayı beğenmedim sanmayın lütfen.
Koltukları yeni stadyumlar gibi konforlu.
Antik taşlara oturmanın nostaljik keyfi gibi olmasa da, bunlar daha rahat.
Tam 4.500 kişilik.
Kısa aralıklarla hem taze efsane Troya’yı, hem de ilk göz ağrımız Anadolu Ateşi’ni izledim.
Erdoğan kardeşlerle ilgili çok ağır eleştiriler, işittim, okudum.
Bunlardan en hafifi, Anadolu Ateşi’nin bir İrlanda gösterisi olan River Dance’den apartıldığı idi.
Kritiklerini abartıp, PKK’ya yardım ettiklerini iddia edenler bile oldu.
Anadolu Ateşi, 60 ülkede, 1600’den fazla gösteri ile, şimdilik on milyondan fazla kişi tarafından izlenmiş.
Anadolu Halk Dansları, enfes bir lezzetle yerli yabancı herkese parmak ısırtmış.
Vatanını pek seven kaç milliyetçinin, memleketine bu kardeşlerin yüzde biri kadar yararı dokunmuştur acaba?
Gelelim tekrar Aspendos Arena’ya.
Daha yaklaşırken Belkıs belediyesi ayakbastı parası olarak beş liralık otopark ücretini alıyor.
İkinci bir Aspendos ile park gelirlerini ikiye katlayacakları besbelli.
Arena’nın sahnesi mükemmel.
Bir
dönümlük sahnede, yan yana seksen dansçı horon tepebiliyor, sekiz metre
yüksekliğindeki Truva atı, tavana deymeden sahneye çıkabiliyor.
Varın gerisini siz düşleyin.
3.500.000 Euro harcanmış.
150 robot kullanılmış.
Toplamı on iki kilometreyi, ağırlığı iki buçuk tonu bulan, dört yüz elli çeşit kumaş dikilmiş.
Troya’nın sahneye konulması için, yüz elli dansçı yedi yüz yirmi saat çalışmışlar, toplam yüz yetmiş kemik kırılmış.
Müziklerini,
5.400 saatlik bir çalışmanın ardından, benim de Prag’da canlı
performanslarını izlediğim Prag Filarmoni orkestrası çalmış.
“Pek beğenmişsin herhalde, yok muydu olumsuz tarafları?” diye soracak olursanız, bazı notları da iletmem gerekir.
Eğer Anadolu Ateşi’ni daha önce görmemiş olsaydım, Anadolu’nun dans dili ile anlatılan bu klasik efsanesini sevebilirdim.
Nitekim, Rus misafirler çılgınca alkışlayarak beğenilerini sıkça dile getirdiler.
Rehberlerine sordum, en çok kostümleri ve kızların zılgıt çekmelerini sevmişler.
Sahne sanatlarının lider ülkelerinin beğenisinden bahsediyorum.
Onlar da beğendi ise, vardır bir sebebi demektir.
Ama, İzmirli ünlü ozan Homeros’un, İ.Ö. 1180 yılında yazdığı İlyada Destanı’ndan uyarlanan bu Troya’yı ben pek beğenmedim.
Eğer bir üçüncü gösteri daha düzenleyecekler ise, aman bunu da Anadolu’nun bir türlü bitemeyen dans dili ile yapmayıversinler.
Ha Ali-Veli, ha Veli-Ali durumu bana göre bu Anadolu Ateşi-Troya mevzuu kısaca söylemem gerekir ise.
Gösterinin başlamasına bir saat kala, seyircileri keklik gibi koltuklara yerleştiriyorlar.
Reklamlardan kaçış ya da zaping olanağı da yok.
Yıkıyorlar beynimizi perdeye yansıttıkları ticari görüntülerle.
Aynı reklâm on kere mi gösterilir?
Yok, mudur şu devletin hava yollarının bir ikinci reklâm versiyonu?
Kırmız halıda yürüyen insanlardan ve THY’den gına geldi.
Bilgilendirme anonsları İngilizce ve Rusça.
Sömürge memleketi gibi olduk adeta.
Yirmi dakikalık arada, kadınlar tuvaletinin kuyruğu elli metreyi bulabiliyor.
Hanımların, altına kaçırmak üzere olanları erkekler bölümüne iltica ediyorlar.
Her şeye rağmen, hem bizler hem de Antalya bölgesine gelen misafirler için yepyeni bir tur olanağı çıktı ortaya.
Emeği geçenlerin elleri dert görmesin..
Tunç Müstecaplıoğlu
19.08.2008