Bandırma gemisi Atatürk’ü Samsun’a götürmüştü bundan 89 yıl kadar önce.
Bir devrimin ve modern Türkiye’nin başlangıç tarihi olan 19 mayıs gününü her yıl anıyoruz.
İleride yine hayırla anacağımız bu yeni 19 mayıs bayramını da, sigarasız mekanlara kavuşma bayramı olarak kutlayacağız.
Çocukluğum ve ilk gençliğim Kadıköy’ün Kalamış’ında geçti.
O yıllarda sigara içmek pek de zararlı alışkanlıktan sayılmıyordu.
Çevremde,
birlikte top oynadığımız arkadaşlarımdan eroin illetinden ölen gençler
olunca, sigara çocuk oyuncağı muamelesi görüyordu.
Hem annem hem de babam sigara içiyorlardı.
Amcalarım, halam, dayım, dedem ve daha bir sürü akrabam.
Gelişimin evrelerinden gibiydi adeta.
Büyünür, hatta büyümek de beklenmez ve sigara içilirdi.
Annemlerin tüm arkadaşları da onlar gibi sigara içerlerdi.
Kalabalık, yemekli kış akşamlarında bir gecede evimizin salonunda on beş paket sigara içildiğine tanık olmuşumdur.
Odayı havalandırmak için cam açmaya yeltenince de, “evladım, bırakın şu sağlıklı yaşam teranelerini donuyoruz, kapatın şu pencereyi hemen” diye azar da işitirdik.
Kimbilir hangi sebepten nefret ettim, şu ucundan duman çıkan berbat kokulu sigaradan.
Dedem, halam ve amcam sigaraya bağlı solunum yolları rahatsızlıklarından aramızdan ayrıldılar.
Dayımın damarları değişti, ama inatla içmeyi sürdürüyor.
Babam bir kalp krizi sonrasında uzaklaştı.
Annem ise, solunum sorunları çekmesine rağmen hiç de bırakmaya niyetli görünmüyor.
Birkaç yıl önce, İtalya sonra da İrlanda’da kapalı mekanlarda sigara içmenin yasak olduğuna tanık oldum.
Üzerimize özgürce dumanlarını üfleyen arkadaşlarımız, artık kapı önlerine tayin olmuşlardı.
Bizde nasıl uygulanacağını merakla bekliyorum.
Ara sıra Ali Sami Yen’de maça giderim.
Kendilerini açık havada sanan bazı sonradan görmeler, heyecanın da etkisi ile sürekli puro içiyorlar koltuklarında.
Gol
oldu sevindik, haydi yakalım hep beraber, bu gol nasıl olur da kaçar
haydi bu kez kızgınlıktan dolayı yakalım hep beraber şekli ile, açık
hava kahvehanesinde maç seyrediliyor.
Açık havada dumandan insanın gözleri yanar mı?
İnanın yanıyor.
Şırıngayla kendini zehirlese, ya da beş şişe şarap içse, çevresine bu kadar zarar veremez.
Sigara içen bir çok sevdiğim arkadaşım var.
Hem onları kırmadan, hem de gözlerimi sulandırmadan nasıl arkadaşlık edeceğimi ara sıra düşünmüşümdür.
Tenis kulüplerinin kapalı yerlerinde bile hala sigara içiyorlar.
Kucağında bebeği, ağzında sigarasıyla şık giyimli, makyajlı annelerle karşılaşıyorum.
Süt verirken bebeğine nikotin de verdiğini bilmemesine imkan yok.
Bunlar ne zaman bilinçlenecekler?
Sigara
paketlerinin üzerilerine kuru kafalar çizdiler, ölürsün,
çevrendekilerin erken ölmelerine yol açarsın, çocuğun olmaz, bir yerin
kalkmaz dediler ama nafile.
“Ben iyiyim valla, içince bir şey olmuyor, sürünce mi ereksiyon sorunu oluyormuş” diyen adamlar tanıdım.
TUROB başkanı Bayındır, “yasağa geçiş sert oldu, biz polis miyiz de içen müşterilere ceza keseceğiz” gibi bir şeyler demiş.
Yahu ne geçiş?
İçmememize rağmen ciğerlerimiz katranla doldu.
Nesi geç bunun?
Yüzyıllardır burnumuza üflüyorsunuz.
Gidin biraz uzağa artık.
Kayalıkların oraya mı üflersiniz, yoksa cam kavanozların içinde birbirinize mi, orasını siz bilirsiniz.
Bir Kızılderili mi bulmuş, şu tütün yaprağını kağıda sarıp üflemeyi acaba?
Aslında böyle lüzumsuz bir icat bize yakışırdı sanki.
Yoğurt, ayran falan derken bir de böyle bir icadımız olsa fena mı olurdu yani?
5727 SAYILI KANUN
Pek kanun numaralarını bilmem.
1970’li yıllarda 141, 142 163 numaralı kanunları öcü geliyor gibi dinlerdik.
Son zamanlarda 301 numaralı kanunu ezberledik.
En sevdiğim kanun numarası ise 5727 olacak herhalde.
Bu rakam, uğurlu rakamımdır artık benim.
Bülent Akarcalı’dan, bu kanunun çıkmasında, uygulamasında çalışan, direnç gösteren herkesin tuttuğu altın olsun.
Bu arada ben, “burada sigara içilmez” diye içenleri uyarırken bana bir saldıran olur ise, yakınımda bulunanlar yardımlarını esirgemesinler lütfen..
Tunç Müstecaplıoğlu
17.05.2008