Klasik müzik konserlerine gitmeme inadım 42 sene sonra kırıldı. “O rahatsız taşların üzerinde uyur kalır, horlayıp turistleri rahatsız edebilirim” gibi, tedirgin edici savlar ileri sürmeme rağmen, kaçışım mümkün olmadı.
Klasik müzik kültürüm, babamın 33 devirli plak koleksiyonları ve TRT
2’deki zapping olanaklı konser programlarıyla sınırlı olduğundan, gözüm
gidiş-dönüş 200 kilometrelik, karanlık, korku tüneli misali yolu pek
yemiyordu. Oysa Belediyemizin yırtık perdeli, havasız,bol sütunlu, çok
çok amaçlı salonunda olsaydı gösteri, hiç olmazsa ulaşım sorunumuz
olmayacaktı. Aslında sanat olaylarına çok aşinayımdır(!)..
En son
Moskova’da, Bolşoy Tiyatrosu’nda bir operada uyumuştum. Fuar yorgunluğu
bahanelerim, sanatsever dostlarımı pek tatmin etmemişti. Mesela balede
pek rahat uyunmuyor. Balerinler zıplayarak sahneye çıktıklarında,
insanın uykusu dağılıyor.
Neyse, başlama saati 21:30 olarak anons edilen konser alanına, 21:00 sularında vasıl olduk.
Aspendos
yetkilileri, park sorununa kesin çözüm üretmişler. Arabanızı, trafiğin
sıkıştığı yerde bırakarak arap saçına bir de siz düğüm atıyorsunuz,
oluyor bitiyor. Çıkışı biraz sıkıntı verse de, en azından o an için
insana çözüm gibi geliyor. Kapıdaki kaosu atlayıp da, içerideki mutlu
çoğunluğun yanına ulaştığımızda; Aspendos’un o görkemli yapısı, insanı
çok etkiliyor. Etkiliyor etkilemesine de, bizim insanımızı pek
ırgalamıyor gibi sanki.
Çünkü, konser adeta Almanya’nın
Brandenburg şehrinde yapılıyormuşçasına Alman doluydu. Biz Türkler tam
anlamıyla turist kalmıştık Antalya’nın ünlü Belkıs Harabeleri’nde. Bunu,
gece boyu çalmayan cep telefonlarından da anladık.
Konser öncesi
organizasyonun sponsorları Sunrise Otelleri ve Öger Turizm
yöneticilerine plaket verildi. Kemal Açan ve Ünal Öger’e kalpten
teşekkürler ettik. Ah bir de devasa sütunların önündeki o güdük çelenk
olmasaydı.
Hani üzerinde, Büyükşehir Belediye Başkanı Hasan
Subaşı yazan. Almanya’da sadece cenazelere gönderilen bu çelenk, ulusal
görgüsüzlüğümüz olarak, her yerde karşımıza çıkıyor.
Derken bir
ellerinde enstrümanları, diğer ellerinde ( kulis olmadığından )
çantalarıyla; İstanbul Devlet Senfoni Orkestrası sanatçıları gözüktüler.
Hepimizin
içinde bir heyecan. Acaba, onların bestekarlarını nasıl
yorumlayacaktık. Acaba, Hıristiyan mahallesinde simit satabilecek
miydik? 39 DM’lik bilet paralarını helal edecekler miydi? Konser 35
dakika gecikmeyle, Mozart ile başladı. İlk parçanın sonundaki olağanüstü
alkış, 76 kişilik senfoni takımını daha da coşturdu. Borodin ve
Revel’in besteleriyle, bir saat yirmi dakika boyunca Aspendos’da bir kuş
misali uçtuk.
Hele Ravel’in Bolerosu’nda, taze dul Bo Derek’in
“Bolero” adlı filmini sevgiyle andık. Hatırlar mısınız bilmem; hani, Bo
Derek her aşığıyla bu parça eşliğinde sevişiyordu o filmde. Merak
edenlere dip not, parça 18 dakika sürüyor ve ortalamalara bakılırsa fena
süre sayılmaz(!)..
1800 yıl öce yapılan bu efsanevi yapının
akustiğine hayran olmamak elde değil. Zaten o devrin kralı da Mimar
Zenon’a kızını vererek ödüllendirilmiş.
Başarılı akustiğin
dezantajları da yok değil. Uykusuzluk ve ilgisizlikten ağlaşan bebekler,
anneleri tarafından bir o yana, bir bu yana gezdirildikçe; hepimiz eşit
derecede, bu korsan konserden payımızı aldık.
Beni şaşırtan
şeylerden biri de, 18 asır önce, koskoca Pamfilya yöresinin nüfusu 15
bin’i bile bulmazken, hem de gösteriler dolunay dışında hep gündüzleri
yapılırken, bu taşlar nasıl seyircilerle doluyordu?..!
Doluyorsa bizim belediye salonumuza; 21. asra 2 kala, niye 100 kişiden fazla insan gelmiyor. Bu kültürel tornistanın nedeni ne?
Özet
olarak çok güzel bir geceydi. Müziğin büyüsüne kapılıp gittik. Gerçi bu
atmosferde “Dağdan kestim kereste” bile çalsa, insanda hoş duygular
uyandırabilirdi.
Mavi plastikten yapılma Mars firmasının çöp
kovaları; aralarda dolaşan omuzu tüfekli gözlüklü komandolar; açılış
konuşmasına Almanca ile başlayan sempatik sunucu ve reklam afişinin,
tarihi ortalama uyumsuzluğu gözümüzü, kulağımızı biraz tırmaladıysa da;
konukların hiç birisi bu özel geceyi unutmayacaktır. Emeği geçenlerin
ellerine sağlık.
Tunç Müstecaplıoğlu
29/05/1998