Yaklaşık yirmi yıldır amatör bir kayakçı olarak içinde bulunduğum kayak camiasını, ikinci Erdoğan ÜSTÜNSOYLU Federasyonu’nda bana verilen bazı alçak gönüllü görevler dolayısıyla daha yakından tanıma olanağım oldu.
Önce 1992 Eylül’ünde, Bursa Demirtaş tesislerinde, uluslararası bir çim
kayağı kursuna katıldım. Ayağı toprağa pek basmayan bir betonzede
olarak, kursun başından sonuna kadar hayran hayran çevremi inceledim
durdum.
Sayın Erdem SAKER önderliğinde Bursa, dünya çapında bir
çim kayağı tesisine kavuşmuştu. Bırakın üzerinde kayabilmenin doyumsuz
tadını; oturup gölü, ağaçları, çimleri ve kayanları seyretmek bile çok
hoş bir duyguydu.
Sarıkamış’ta Bembeyaz Bir Düş..
1992’nin
Aralık ayında, yeni kayak sezonu açılışını izlemek üzere Sarıkamış’a
gittik. Kayak kültürü, Uludağ ve Kartalkaya arasında kalmış olan ben ve
diğer batı yakalı kayakçı dostlarım, gördüğümüz doğa güzelliği
karşısında geçici bir şok yaşadık. Bu yörede kayak sadece hafta sonları
gerçekleştirilen bir hobi değil, yaşamın ta kendisiydi. Şehir içinde,
aylarca karla kaplı kalan zeminde sürülen atlı kızaklar;
malzemesizlikten kösele ayakkabılarıyla, pistlerde paltolarla kaymaya
çalışan bebekten az irice çocuklar; sezon açılış gecesinde eksi 30
derecede, biz içimizde birkaç kazakla titrerken, meşaleli gösteriyi
izlemek için omuzlarında bebekleriyle gelen yüzlerce doğulu kayak sever
bir düş gibiydi.
Bu enfes zemin KAR ise, bizim daha önce üzerinde
kaydığımız neydi peki? Doğup yetiştikleri yöreye bir vefa borcu ve
destek amacıyla, Uludağ’da sezon açılışına az bir süre kala onca yolu
gelen Sarıkamışlı kayak öğretmenleri, evlerinde birer halk kahramanı
gibi karşılandılar.
Doğu Anadolu’ya yeterli devlet desteği
sağlandığında, Alp dağlarından hiç de aşağı kalır tarafı olmadığına
inanarak, turistik dağımız Uludağ’’a döndük. Ardından, Uludağ’da batı
grubu kayak yarışlarını izledik. Başta İstanbul olmak üzere, birçok
şehrin okullarında açılan kayak branşları,gözle görünür bir kıpırtı
yaratmış.
Uluslararası Kayak Federasyonu FİS’in çok önem verdiği şehir kayakçılığı, umarız biz de gelişmesini sürdürür.
Akdeniz’e Kayak da Yakışmış.
Türkiye
Kulüpler arası puanlı kayak şampiyonası, bu yıl tüm Akdenizli kayak
severler için yeterli, hatta ideal bir kayak merkezi olan Antalya’nın
Saklıkent’inde düzenlendi. Onca oturmuş, yarışma deneyili olan yörelere
oranla, böyle genç bir merkeze bu önemli yarışmanın verilmesi, Sayın
Üstünsoylu’nun ileri görüşlü ve hoş bir jestiydi kanımca.
Yetkililer,
sporcular, personel, elektronik donanım ve onca emek, bir hafta sonu
için Antalya’ya aktı. En büyük özveriyi ise Erzurum, Sivas, Hakkari
gibi, Türkiye’nin bir diğer ucundan yirmi yaşındaki, eskimeye yüz tutmuş
araçlarıyla Antalya’ya gelen, sporcular gösterdiler.
Hele
Hakkarili sporcular, Saklıkent’e ulaşmak için; gidiş dönüş, tam 75 saat
yol katettiler, belediyelerinin jiletlik minibüsleriyle. Bir batı
televizyon kuruluşunun haberi olsa, dizi olabilecek bu uzun
yolculuklarının sonunda, bir madalya alamadılar ama; kayak camiasının
gönlüne taht kurdular.
Türk Kayakçısı İyidir.
Çeşitli
kamplarda, kendilerini yakından tanıma olanağı bulduğum Türk
kayakçılarının, birçok özellikleri bakımından, batılı rakiplerinden hiç
de aşağı kalmadıklarını gözlemledim. Özellikle cesaret, kavrama seriliği
ve en önemlisi kayak sporuna duydukları aşk düzeyindeki tutkuları
imrenilecek düzeyde.
Bu gençler, vasat bir Avusturya Kayak
Kulübü’nün bütçesi olan yıllık 5 milyar liradan yararlanabildikleri
oranda başarılı oluyorlar. Arkalarında, kendilerini destekleyen sponsor
kuruluşlar, kayak malzemesi üreten fabrikalar, bu spora ciddi anlamda
ilgi duyan bir basın olmadığından, gelecek kaygısını derinden duyarak
ellerinden geleni yapıyorlar.
1994 Norveç, Lillehammer Kış Olimpiyatları.
Norveç,bileğinin
hakkıyla bir kış olimpiyatları düzenleme onurunu elde ettikten sonra,
organize bir çalışmayla hazırlıklarını tamamladı bile. Bir avuç
nüfusuyla, 60 milyonluk Türkiye kadar üretim yaptıklarından, bu
zenginlik sporcularına da yansıyor.
Futbol’daki enfes çıkışlarına
paralel olarak, kayakta da inanılmaz bir yükseliş gösterdiler. Zaten
kuzey disiplininin en iddialı ülkelerinden biri olan Norveç, neredeyse
dümdüz coğrafi yapısına rağmen, Alp disiplininde de şampiyonlar
yetiştirmeye başlandı.
Müthiş bütçelerle nerede nitelikli kar
varsa, Norveç takımı orada antrenmanda. Dünyanın öbür ucuna, uzun
kamplar yapmak amacıyla, elli kişilik ekiplerle gidebiliyorlar.
Kış
olimpiyatları başlayınca, bizim yerli kayak ulemaları geçecekler TV’nin
başına, TRT’nin tuhaf çekimlerinden bizim sporcuları izleyecekler ve
yine beğenmeyecekler. Albertville’den, Lillehammer’e kadar, ancak birkaç
uluslararası yarışmaya katılabilen ve taşlar çatlasa 400 saat
çalışabilen kayakçılarımız, buz pistleri de ancak 50 uluslararası
yarışmaya katılıp 4 bin saat çalışma olağanı buldular.
Ulusça,aşağılık duygusuna kapılmanın bir anlamı yok. Benzer olanaklar sunabilirsek, bizden de evrensel yetenekler yetişebilir.
Ülkemizde Hala Kahramanlar Yaşıyor.
.Geçtiğimiz
kış Uludağ’da çok trajik olaylar yaşandı. Emniyet önlemlerini yeterince
almadan dağa bir kış tırmanışı yapmak isteyen bazı üniversiteli
dağcıların kayboldukları haberi, bir bomba gibi düştü. En bildik pistin
ortasında bile, iyi bir kayakçıyı ürkütebilecek sis ya da kar fırtınası
yaşamış olanlar, uçsuz bucaksız bir zirvede kaybolmanın ne anlama
geldiğini biraz daha iyi hissedebilirler.
İki eski arkadaşın
bile, birbirine yardım ederken ayrıntılı hesaplar yaptığı günümüz
dünyasında, bir gurup kahraman kayak öğretmeni, Sayın Doğan Kırbaç
yönetiminde, daha önce yüzlerini bile görmedikleri bu genç sporculara
yardıma tereddütsüz koştular. Kendileri de kaybolma ve ölüm tehlikesi
ile karşılaştılar. Deneyim ve şanslarının da yardımıyla, hem
kendilerini, hem de kaybolan dağcıları bularak yaşama döndüler. Bu çıkar
dolu günümüz koşullarında, hala öyle insanların yaşaması, insanı
ferahlatıyor.
Vakkorama Brings Albertville To You.
Yıllar
önce, Tercüman Gazetesi’nin düzenlediği kayak yarışmaları zaman içinde
kaybolup giderken, bu yıl da bazı yeni girişimlere tanık olduk. Bazı
ilaç ve meşrubat üreten firmalar, yarı istekli olarak kayak yarışları
düzenlediler. Çok kısıtlı bütçelerle yapılan yarışmalara katılan
kayakçılar, yine de hoş anlar yaşadılar.
Tekstil alanındaki
ilginç buluşlarıyla bir ekol haline gelen Vakkorama kuruluşu, her yıl
Uludağ’a enfes bir renk katıyor. Kayakçılar bu sempatik yarışta
kendilerini sınama olanağı buluyor.
Havai fişekli açılışından,
bale ve akrobatik gösterili kapanışa kadar Uludağ, yılın en renkli hafta
sonunu yaşıyor. Birçok spora yetenekli ve duyarlı bay Cem Hakko, her
yıl kayak severlerin ilgisini üst düzeyde tutabiliyor.Doğrudan olmayan
yolla reklam ve dolayısıyla bir spora hizmetin en güzel örneğini veren
Vakkorama’yı, umarım diğer kuruluşlar da örnek alır ve dağlarımız daha
da şenlenir.
Aydın Havası Önerilerinizi Duyar Gibiyim(!)..
Özetleyecek
olursak; özerk bir federasyon, antrenör, öğretmen, sporcu, otelci
uyumu, iyi kazanan firmaların bu spora reklam karşılığı parasal destek
sağlamaları, bol dış temas, mevcut pistlerin uluslararası antrenman ve
yarışma standartlarına getirilmesi, kısa sürede çok yol aldırabilir Türk
kayağına kanısındayım.
Ülkemizde kar yağdığından bile habersiz, eksik coğrafya bilgili bazı batı Avrupalı dostlarımıza, hoş bir sürpriz yapabiliriz.
Tüm kayak severlere, sağlıklı, başarılı bir sezon diliyorum.
Haydi iyi kayaklar.
Tunç Müstecaplıoğlu
09/01/1994