Herkes birbirine soruyor: “Yahu, niye gelmiyor hala bu gavurcuklar. Nisan geçti, Mayıs da bitmek üzere, nerede kaldı bunlar? “
Aslında golf, futbol, tenis gibi zengin ürün çeşitlemesi olan ve 150 ile
1000 dönümlük alanların üzerine yerleşik, havalimanının neredeyse yanı
başında bulunan Belek işletmecileri de birbirlerine bu ve buna benzer
sorular soruyorlar.
Yurtdışında Türkiye satan tur operatörleri de
hafif şaşkın. Bunca ilan, imzalanmış uçak anlaşmaları, ön ödeme
yapılmış oteller, kısacası onlar da gri,gri düşünüyorlar.
Yine, sadece altı haftası sıkışık, topu topu dört ayı bulan bir turizm yılı mı geçireceğiz?
Yabancı
diyarlarda kiminle karşılaşsam ben de; “ne olacak bizim memleketin şu
turistik hali?” diye sordum. Cevaplar ve yorumlar yine kafamı
karıştırdı:
“Akdeniz’i de kirletebildiniz ya, helal olsun size.”
“Nüfus planlamasına, otobüs kazaları dışında bir önlem bulsanız artık!..
“Kaplumbağa hızındaki tanıtma kuruluşlarınız her türlü takdiri hak ediyorlar.”
“İki buçuk milyon vatandaşınızla Almanya’da bile birbirinizi yemekten bir lobi oluşturamıyorsanız, biz ne yapalım.”
“Otel
fiyatlarını 10 Marka, transfer fiyatlarını sıfıra indirin, bir de
mümkünse ülkenizi şereflendiren her turiste, havalimanı girişinde 100
Mark cep harçlığı verin. Bakın nasıl geliyoruz o zaman.”
“Hele İspanya, Portekiz, Yunan adaları, Kıbrıs bir dolsun, söz; sizin oralara da geleceğiz.”
“İran’a benzemezsiniz değil mi?”
“Saddam yine kafasını üşütüp sallar mı bir kimyasal bomba sizin oralara acaba?”
“Bak, Mısır’a saldırı oldu, oraya da gitmiyoruz.”
“Tüm komşularınızla her an didişiyorsunuz. Hani biraz huzurlu bir ortamınız olsa, fena mı olurdu?”
“Bizim gençleri zehirleyen uyuşturucu maddeleri, en çok siz ihraç ediyor muşsunuz bize, aslı var mı?”
“Başlarına
şal bağlamış kızların, uzun sakallı, sinirli adamların, polisler
tarafından yerlerde sürüklenen genç kızların görüntüleri geliyor ara
sıra, akşam yemeklerinde ekranlarımıza. Onlardan Antalya’da da mevcut
mu?”
“Buradaki Kürtler; Türkiye’ye tatile gitmeyin. Kazandıkları
paralarla bomba alıp bizi öldürüyorlar diyerek vicdanımızı
sızlatıyorlar.”
“Birbirinizi öldürüp, Ruanda gibi, yerde yatan ceset
görüntülerini niye tüm dünyaya devlet televizyonları aracılığıyla
yayımlıyorsunuz? Toros dağlarındaki askeri tatbikat ne zaman bitecek?”
“İnsan hakları, kayıp insanlar, öldürülen-öldürülemeyen gazeteciler..” diye uzatıp duruyorlar konuları.
Şu gavurların bilmişi de çok ukala oluyor canım!...
“Karışmayın
bakalım bizim iç ve dış işlerimize, bunların turizmle ne alakası var?”
diye parlayacak oldum ama, sinir sinir gülümsediler sadece.
Avrupalılarla iş yapmak, vallahi zor zanaatmiş azizim!..
Bakalım bu yıl ne çıkacak bahtımıza.
Tunç Müstecaplıoğlu
25/05/1998