Alanyaspor’un işleyişini, Alanya’ya maliyetini, işlevini, amaçlarını,yıllardır merak eder dururum. Bu merakımı gidermek için, geçtiğimiz günlerde Alanyaspor’un canlı tarihi, kulübün cefakar neferi, sayın Nazmi Reisoğlu’nu ziyaret ettim.
Her ne kadar, gazetemizin Spor Müdürü sayın Ahmet Tunç, senenin yaklaşık
330 günü, “ Hilmi’nin yine kılı döndü!...” Selami’nin annesinin migren
ağrıları tuttu!..” gibi ayrıntılara kadar sizi bilgilendiriyorsa da, ben
de bizim dükkandan, bir başka perspektiften bakmaya çalışacağım
meseleye.
Bilindiği gibi, kulübün federe olduğu 1965 yılından bu
yana sporcu ve yönetici olarak camiaya hizmet veren Reisoğlu;genel arzu
ve ısrar üzerine, bir hayli yorgun ve isteksiz de olsa, asbaşkanlık
görevini sürdüreceğini açıklamıştı geçenlerde.
Diğer kulüplerde
yönetimde görev almak, hele asbaşkanlık gibi onurlu bir yöneticilik
düzeyi için, şehrin ileri gelenleri birbirini ezip, kulisler
oluştururken; bu görev Alanyaspor’da neden ateşten bir gömlek oluyor,
giyen neden en kısa sürede çıkarmaya çalışıyordu üzerinden?
Neden Yönetici Olunur?
Üst
paragraftaki sorunun yanıtını daha iyi hissedebilmek için, önce bu işe
neden yönetici olarak soyunulduğunu incelememiz gerekiyor. İnsan, birçok
farklı nedenden yönetici olmak isteyebilir. Ben aklıma gelenleri şöyle
sıraladım:
Yaşanan yörede ün kazanmak, mevcut ününü pekiştirmek,
sonunda politik bir sıçrama umulduğu için; yetkili ve etkililere
sempatik gözükerek belirli çıkarlar amaçlandığı için; sırf meraktan,
bazı kırılamayan dostlar üsteledikleri için; yaşanan yöreye hizmet etmek
ve dolayısıyla manevi bir doyum için. Son ihtimal çok mu romantik oldu?
Ben kişisel olarak, mevcut ve geçmiş birçok yönetimin; yalnız
bu son olasılıktan yola çıktığına inanıyorum. Peki kulüp yönetiminde
görev almak neden gitgide cazibesini yitiriyor?..
Alanya’ya bir hayli
yabancı 16 PROFESYONEL için her yıl, başta belediye gelirlerinden olmak
üzere; otellerden, çarşıdan, kulüp yöneticilerinden bin bir emekle
toplanan ve verenlerin çok azının ( tamamının demeye cesaret edemedim )
gönülden verdiği, 1 milyon mark toplanıyor. Bu paralarla her yıl, 2.
ligin 2. sınıf oyuncularından kurulu bir takım oluşturuluyor. Bu takım,
kapasitesince elinden geleni yapıyor, ama sonuçta herkes mutsuz ve
memnuniyetsiz olarak sezonu kapatıyor.
İkinci Ligin UEFA’ya katılımı da olamayacağından, takımın coşkusuz maçlarına zaman zaman 50 kişi zor geliyor. Düşünün;
1 milyon marklık yatırımın yıllık izleyici geliri, yalnızca 16 bin mark!..
Amatörlerin katıldığı Kaymakamlık Kupası bile daha fazla ilgi toplayabiliyor.
Manevi haz bitmiş:
Mutsuz – memnuniyetsizleri biraz açacak olursak, şöyle bir tablo çıkıyor karşımıza.
Futbolcular şikayetçi: Futbola yılda 20 milyon mark ayırabilen şehirlere oranla, Alanyaspor’un bütçesini yetersiz buluyorlar.
Seyirci
şikayetçi: Taraftar şampiyonluk olmasa da, onu kovalayacak bir
takımdan, heyecan verici maçlar istiyor. Ama bir-iki maç dışında kötü
zeminde, bol davul gürültülü, kör dövüşü seyrediyorlar.
Kampanyazedeler
de şikayetçi: Verdikleri paralar ne Alanya’nın tanıtımına yarıyor, ne
de bu parayla Alanya’dan tesis, ya da sporcu ortaya çıkıyor. “Her ne
kadar ben de tanımıyorsam da, Çitlembikspor’dan Yesari’yi transfer
edeceğiz. At bakalım pamuk elini cebe, ne de olsa sen de burada
yaşıyorsun!..” stili, Alanya’da bıkkınlık getirdi.
Basın da az
memnun: Kapasitesi kısıtlı takıma ne kadar makyaj yaparlarsa yapsınlar,
seyretmeye gelenleri inandıramıyorlar. “Nerede kaldı Alanyasporlu’luk
ruhu?..” filan da, zaten bunu hissetme anlamı olmayan profesyonellere ek
bir performans getirmiyor. Bu sorunların hepsini açıkça gören yönetici
de; yaptığı işin, verdiği emeğin karşılığını göremediği için, olaydan
uzaklaşarak soğuyor. Tanıdığım birçok yönetici bu bıkkınlıktan dolayı
görevleri sona erdikten sonra, maçları bile izlemeye gelmiyorlar.
Çözüm Önerileri:
Türkiye’de
her il, ya da ilçenin futbol takımının, herhangi bir ligde, ille de
iddialı olarak yer alması”diye bir zorunluluk yoktur.
Performansı
genelde kulaktan dolma bilgilerle alınan PROFESYONELLER’e milyarlar
harcamak yerine, yörede yaşayan gençlere yatırım yapmak, bence çok daha
basit, ucuz ve tatmin edici bir yoldur
İkinci ligin ortalarında
yıllarca boşa kürek çekecek profesyonel bir futbol takımının yerine; iyi
bir tesis eşliğinde açılacak futbol okuluyla, yüzlerce gence bu sporun
eğitimi verilebilir.
Gel Alanyalı Sporcular İçin Elele:
“Yap
bakalım şu gençlerin tesis ve eğitimi için sen de bir yardım!..” sözü,
kulağa çok daha hoş gelecektir. Hele, yetkililer her yıl yine bir milyon
mark toplayabilirse, seyredin o zaman Alanya’daki sporcu patlamasını.
Yıllardır,
başta Belediyenin görkemli katkıları olmak üzere, yardım kampanyaları
ile toplanan milyarlar, uçsuz bucaksız bir uçuruma gül yaprakları
serpercesine, sorumsuzca boşa harcanmıştır kanımca. Boluspor’u yüz kere
10-0 yenseniz, bunun yörenin sportif gelişimine ne katkısı olur?
Bunca
yıl toplanan paralarla Alanyaspor için bir fidan bile dikilmediyse,
kayda değer ulusal çapta bir futbolcu bile yetiştirilemediyse, kulüp
birçok diğer ilçe kulüpleri gibi yanlış yolda demektir.
Değerli
Futbol yöneticileri,gün gelip Alanyaspor’da da çağdaş sportif projeler
uygulanmaya başlayınca, boşa giden emeğinize sizler de yanacaksınız.
Tunç Müstecaplıoğlu
26/06/1993