Elektrik ve su diye diye cümlemiz ruh doktorluk hale geldik. Becerikli yöneticilerimiz; enerji kaynakları, TEDAŞ, Kepez gibi halkın hayli karmaşık bulduğu isimlerle aklımızı karıştırıyorlar ve “işler iyi gidiyor aslında” edasıyla basında boy gösteriyorlar. Geçen gün, basınç eksikliğinden su yine duşa kadar çıkamayınca; musluğun altına yatarak yıkanmaya çalışırken, aklıma şu fıkra geldi:
Kendi vücutlarıyla bir türlü barışamayan hayvanlar, bunun bir yaradılış
hatası olduğunu düşünerek, Tanrı’nın huzuruna biraz kırgın, biraz da
kızgın olarak çıkmışlar:
Deve: Bakar mısınız lütfen şu şekilsiz
vücuduma. Son derece çirkin ve tüylü. Yüzümün yanı sıra, sırtımdaki şu
kamburlar, abuk sabuk yürümeme neden oluyor. Yok mu bunun bir çaresi?”
demiş.
Tanrı,sevecen bir gülümsemeyle dinledikten sonra; “Bence
yüzün çok sevimli, hörgüçlerin ise su depolama özelliğine sahip. Bu
sayede çölde günlerce yürüyebiliyorsun” diyerek devenin moralini
düzeltmiş.
Kaplumbağa: “Küçücük, şekilsiz ayaklar; üzerimde daima
bir kabuk. Bir yerden bir yere gideceğim diye günler geçiyor ve kendimi
sürekli yorgun hissediyorum” deyince Tanrı ona; Ben sana 150 yılı aşan
bir ömür verdim ve seni bu konut sorunlu dünyada, başını sokacak bir
evle yarattım” diyerek onun da gönlünü almış.
Sonra hep ıslak
dolaşmaktan sıkılan balığın, pis kokusundan şikayetçi kokarcanın, aşırı
kıllarından mutsuz ayının dertlerini dinlemiş. Hepsini de tatlı bir
üslupla ikna edip göndermiş. Sıranın sonunda ise kızgın bakışlı tavuk
bekliyormuş. Senin ne sorunun var der demez sert bir ifadeyle;
“Tanrım;
herkesi çeşitli gerekçelerle geri gönderdin ama, benim bu sözlere
karnım tok. Ya şu yumurtayı ufalt, ya da deliğimi büyüt” demiş.
Tunç Müstecaplıoğlu
10/08/1998