Tunç Müstecaplıoğlu
  • ANA SAYFA
  • TUNÇ M.
  • YAZILARI
  • KİTAPLARI
  • FOTOĞRAF ALBÜMÜ
  • VİDEOLAR
  • İLETİŞİM
  • ANA SAYFA
  • TUNÇ M.
  • YAZILARI
    • FİLLER DİYARI BOTSVANA
    • BİR KİTAP DAHA YUMURTLADIM…
    • BİZ SANA DOYAMADIK BE DÜNYA…
    • Güneşime gölge etme...
    • PİLAV ÜSTÜ TURİZM GÜNDEMİ
    • SİZE BİRAZ RUANDA’YI ANLATAYIM MI?
    • TÜRKİYE’DEKİ DENEYİMİNİ YURTDIŞINA TAŞIDI
    • DEVELERİ BİR EVCİL HAYVAN GİBİ SEVECEĞİM HİÇ AKLIMA GELMEZDİ
    • HASTANE Mİ İŞLETİYORUZ YOKSA BİR OTEL Mİ?
    • AMERİKA'YI NASIL BİLİRSİNİZ?
    • MASKELİ BALO
    • BANA SADRAZAMINI SÖYLE..
    • OSMANLININ KARANLIK YÜZÜ
    • DUBAİ DUBAİ DİYORLAR DA..
    • JOSEF FRITZL'I TANIR MISINIZ?
    • NASIL ÖLMEK İSTERDİNİZ
    • UMMAN DA CORONA'DAN ETKİLENDİ
    • ORASCOM HOTELS-UMMAN, LİBERTY HOTELS LYKİA EL ELE
    • NEPAL, NE DE GÖRKEMLİ BİR ÜLKEYMİŞSİN SEN BÖYLE..
    • AUSCHWİTZ-BİRKENAU TOPLAMA KAMPLARI
    • BOĞAZDA YÜZMEK
    • GM RÖPORTAJ 07.2019
    • BANA EĞLENCE PROGRAMINI SÖYLE SANA..
    • TÜRKİYE NASIL DAHA İYİ TANITILIR
    • BİR KASIRGA GEÇTİ ÜSTÜMÜZDEN
    • DAHA NELER GELECEK BAŞIMIZA BAKALIM
    • MADAGASKAR'I TANIR MISINIZ?
    • KİBAR İNSANLAR DİYARI JAPONYA
    • OKTOBERFEST KADAR PAMUK DÜSSÜN KAFANIZA
    • BU DETOKS DA NE YA?
    • BİR MODALI ÖLDÜ DİYELER
    • ÜSTÜME GELMEYİN DİYETTEYİM..
    • TURİZM YAŞAMIN TA KENDİSİDİR
    • TENİS ANA KARNINDA ÖĞRENİLEBİLİR Mİ?
    • ANTALYA'DA TURİZMİN VE ÇELEBİ'NİN GELİŞİMİ
    • TENİS ÜZERİNE AFORİZMALAR
    • BİR ACAYİP BAYRAM BU BAYRAM
    • MODA YOLUNDA
    • BEN NE Mİ ANLADIM ŞİMDİ ŞU NEWYORK’TAN
    • PLAJDA TENİS Mİ?
    • İSTANBUL’DA TENİS OYNAMAK MI DEDİNİZ
    • YIKIN HEYKELLERİMİ..
    • BABAMDAN NELER ÖĞRENDİM..
    • SPOR SALONUNA GİDER MİSİNİZ
    • INCREDIBLE INDIA
    • NEE KAMBOÇYA’DA MISIN, ORASI DA NEREDEYDİ?
    • OLSAK OLSAK DA, NASIL BİR TAKIM OLSAK..
    • BEN NELERE GÜLERİM BİLİYOR MUSUNUZ?
    • GÖZYAŞLARI VE YAĞMUR..
    • SEVGİLİ K. ATATÜRK
    • VEDA MI DEDİNİZ?
    • SAVAŞ MANÇO İLE ÜÇ GÜN
    • VOLEYBOLDA BUNLARI BİLİYOR MUYDUNUZ?
    • TENİSÇİNİN TENİSÇİDEN BAŞKA DOSTU YOKTUR...
    • DON JUAN MISINIZ YOKSA KAZANOVA MI?
    • NASIL BİR DUYGUDUR BABA OLMAK ?
    • TENİSTE BUNLARI BİLİYOR MUYDUNUZ ?
    • UFUK PARLAKDAĞ DA GÖZALTINA ALINDI..
    • BURSA SADECE ULUDAĞ DEMEK DEĞİLDİR..
    • PHOENIX ARTIK HAVALANMAYA HAZIR..
    • ANTALYA’DA TENİS VE ATİK..
    • SEN ADAM OLMAZSIN BE ULUDAĞ..
    • DOKTOR DOKTOR BAKSANA..
    • AZİZİM VALENTİN’İM..
    • NASIL DİNLENİR ŞU KLASİK MÜZİK..
    • BİTTİN SEN ARTIK CAN DÜNDAR..
    • PORTAKALI SOYDUM PİYANOMA KOYDUM..
    • ÇARŞAMBAYI PAZAR ALDI..
    • BODRUM BODRUM..
    • ANNE, BU ZIPLAYAN SARI ŞEY DE NE?
    • DANS EDER MİSİNİZ ?
    • ŞU SOKAKLARI BİKİNİLİ KIZLARLA DONATMALI MI DONATMAMALI MI..
    • ANTALYA’NIN DA BİR HYDE PARK’I VAR..
    • NURTOPU GİBİ BİR ASPENDOS’UMUZ DAHA OLDU..
    • GÜLÜMSER MİSİNİZ ?..
    • YAR BİZE DE BİR OLİMPİYAT..
    • PEHLİVAN PEHLİVAN..
    • BÜTÜN KONSERLERİNİ GEZDİM ANTALYA’NIN
    • KÖPÜK PARTİSİ'NDE İNSAN DA MI ÖLÜRMÜŞ..
    • MAMMA MIA GELDİ HOŞGELDİ..
    • AURA’YA GÜLŞEN GELDİ DEDİLER..
    • TARLADA SU KAYAĞI OLUR MU ?
    • HAYDİ BİRAZ DAHA FUTBOL..
    • CAN DÜNDAR MİLLİ TAKIM TEKNİK DİREKTÖRÜ OLSUN..
    • SİGARA İÇMEK YA DA İÇMEMEK..
    • ELİSABETH HURLEY'İ NEDEN REDDETTİM..
    • SEN NEYMİŞSİN BE KUDÜS...
    • SİZE İLHAN ABİ DİYEBİLİR MİYİM?
    • AYSEL GÜREL
    • NEREDEN NEREYE..
    • NEREYE GİTTİN BE KEMAL..
    • KONSTANTİNİYYE’DE MAHKEMEYE ÇIKTIM..
    • MAHMUTLARI GÖRMEDEN ÖLMEMELİ
    • KESTANEYİ ÇİZDİRMEYE AZ KALDI..
    • SANTİAGO-DİNK
    • BEYOĞLU’NDA GEZERİM ÇEVREMİ DE SÜZERİM..
    • SADDAM'IN İDAMININ HATIRLATTIKLARI..
    • MAGANDAM MISIN BENİM ?
    • TURİZMCİ SANATTAN NE KADAR ANLAR ?
    • TAYLAND’I GÖRMEK LAZIMMIŞ..
    • BİZ RUSLARI NİYE SEVDİK
    • BÖYLE BİR COĞRAFYADA UZUN VADELİ TURİZM OLUR MU ?
    • ENİŞTEM BENİ NİYE ÖPTÜ ?
    • NERDESİN IRIS ?
    • ANTALYA’YA CEYLAN İNDİ..
    • MAGRİPLİ ASLINDA FASLI DEMEKTİR..
    • AVUSTURYA SİHİR VE FLÜT DEMEKTİR..
    • GEEEL, TAZE TATİL BİLGİLERİ BUNLAR..
    • DÜŞTÜK YOLLARA MEMLEKETİ TANITIYORUZ..
    • MERHABA ARIKAN BEY..
    • VAY BE 15 YIL MI GEÇMİŞ ?
    • AVRASYA AVRASYA BİZİ ŞAŞIRTMA..
    • LA SUISSE 12 POINTS..
    • TURİZM ZİRVE YAPTI..
    • DIŞIMIZDAKİ İRLANDALILAR..
    • SİZE BİRAZ NORVEÇ’İ ANLATAYIM MI ?
    • SİZCE ALANYA MI ŞANSSIZ, YOKSA YÖNETİCİLERİ Mİ BECERİKSİZ ?..
    • KAN VE TURİZM..
    • TENİS'İN MEKKE'Sİ WIMBLEDON..
    • HAYDİ ARTIK SAHNEYE..
    • KUDÜS YOLCULARIYLA BİR KAÇ GÜN..
    • RUS GELİNCE AŞKA, RUSUN AŞKI BAŞKA..
    • HİSSELİ TURİZM KUMPANYASI..
    • VENİ VİDİ DOLOMİTİ..
    • BİZİ NİYE İSTEMİYON EVROPA ?
    • ANTALYA’DA KIŞ NASIL GEÇER ?..
    • ORDAN TURİST GÖNDER, KALİTELİSİNDEN OLSUN..
    • VAR MI OTELİNİZİN BİR TEMASI ?
    • HAYDİ MAYORKA’YA BİR-İKİ, KALKIYOOR..
    • PATRONLARI KİM EĞİTECEK?
    • BELEK’DE TURİZM DAHA MI İYİ YAPILIYOR ?
    • TANITIM SAVAŞLARI
    • YATSI EZANI ÜSTÜ VİYOLONSEL
    • İSTANBUL WONDERFUL...
    • HOROZUN KAÇTI TUNÇ...
    • TUİ NİYE ANTALYA'YA ÇIKARMA YAPTI ?
    • SİZ HİÇ KİRİL ALFABESİ GÖRDÜNÜZMÜ?
    • BERLİN HALA TURİZMİN BORSASI MI?
    • SHARM EL SHEIKH’İ BİR DE DALAMAYANDAN DİNLER MİSİNİZ ?
    • MISIR’I NASIL BİLİRSİNİZ ?
    • HER ŞEY YİNE GÜZEL OLACAK...
    • NERDEN BAŞLASAM...
    • BANA BİR MASAL ANLATSANA..
    • GİRİT’E HOŞGELDİNİZ
    • BİZ ASLINDA KİMLERDENİZ ?
    • SİZCE ALANYA İYİ TANITILIYOR MU?
    • YABANINDAN DOMUZ SAR USTA...!
    • MEMLEKETTEN İNSAN DİYALOGLARI
    • SAYMADIM KAÇ BAKAN OLDU
    • ORDU LİGHT
    • ALACAKARANLIK KUŞAĞI
    • ALANYA NASIL KURTULUR
    • FUARA KİM, NİYE GİDER?
    • FUARINIZI NASIL ALIRDINIZ ?
    • FLYING DUTCHMAN YİNE GELİYOR
    • EY TELEVİZYON!... ARTIK SANA TESLİMİZ
    • ENDÜLÜS’DE RAKS
    • TURİZMDE ŞİMDİLİK HERŞEY YOLUNDA!..
    • RUSLAR HARİKALAR DİYARINDA..
    • ALAİYE’Yİ DAĞ BİSİKLETLERİ FETHETTİ...
    • BENİ DE TÜRK DOKTORLARINA EMANET EDİN...
    • TO WILLIAM OR NOT TO SHAKESPEARE
    • PAZAR SABAHLARI NASIL UYANMAK İSTERSİNİZ ?
    • ŞU GEMİDE AH BEN DE OLSAYDIM..
    • BEN HALA KORKUYORUM
    • ÇİN’DEN BİLE TURİST GETİRİRİZ EVELALLAH!..
    • DOBRA PAJALOVAT...
    • NE MUTLU TURİSTİM VAR DİYENE..
    • UYANIN VE KENDİNİZE GELİN!..
    • GÜLE GÜLE BARIŞ MANÇO...
    • İSVEÇ’TE BİR KÜRT’LE TANIŞTIM..
    • SAYIN ŞANSAL BÜYÜKA..
    • KASTÜŞKA HASTANESİ
    • N’OLACAK ŞİMDİ BU RUSYA’NIN HALİ ?
    • SİDE’Yİ GÖR, ALANYAYI ÖP BAŞINA KOY!..
    • ALANYA 2025
    • ASLINDA HERŞEY YOLUNDA
    • BELKIS HABERLER'İNDE MOZART'IN RUHUNU ŞAD ETTİK...
    • YİNE Mİ PATLATAMAYACAĞIZ ŞU TURİZMİ..
    • İMDAT!.. DAMLATAŞ’TA TİMSAHLAR VAR..
    • İÇİNDEN TRAMVAY GEÇEN İSTANBUL..
    • İSTANBUL'DA ÖLMEK DE ZOR
    • ŞU KAYAK SPORUNU NE YAPSAK DA PATLATSAK..
    • AIDS ALANYA’DA
    • SEN NEYMİŞSİN BE MENDEBUR SİGARA...
    • ALANYA HALA GÜZEL DERSEM, İNANIR MISINIZ?
    • ANDREAS'A ALANYA’DAN MEKTUP VAR
    • FAYTON TEHLİKESİ
    • GELİYOR DÜĞÜN ALAYI, TIKAYIN KULAKLARI..
    • LET’S TALK ABOUT ALANYASPOR
    • BOĞA GÜREŞİ
    • DENİZ BAYRAMI MEĞER NE HOŞMUŞ..
  • KİTAPLARI
  • FOTOĞRAF ALBÜMÜ
  • VİDEOLAR
  • İLETİŞİM

KASTÜŞKA HASTANESİ

21.10.1998  — 
 Moskova, Rusya, Sağlık

Kültürü, sanat tarihi, mimarisi, insan ilişkileri ve daha bir çok yönüyle kendimiz çok yakın hissettiğim Rusya’nın; yalnızca gazetelerden okuduğum ve aslında zaman zaman teğet geçecek kadar yakınlaşmak zorunda kaldığım karanlık dünyasıyla, 10 Eylül sabahında, emrivaki olarak tanıştım.

İki gün Moskova, iki gün St.Petersburg’dan oluşan kısa iş gezimin son gecesi; on bir dereceden,yine otuz beş dereceye dönecek olmanın sevinci ve kısa kollu gömleğimle; sabah saat 04:25’de odamı son kez kontrol ettikten sonra, kapımı açtım. Sol gözümün üstüne inen sert bir yumruk ve ardından nefes almamı engellemek, ya da sona erdirmek için elinde havlu ile ikinci bir adam, belki birkaç kişi daha; yolculuğumun henüz bitmediğini, beni içeriye düşürerek çok can acıtan bir üslupla anlattılar.

Gurbet ellerde postu teslim etmeye hiç niyetli değildim. Ancak değil karşı koymak, ya da kaçıp beladan uzaklaşmak; yediğim sert tekme ve yumruklardan, dizlerimin üzerine bile doğrulamıyordum.

Boğazımı sıkan eli biraz gevşetince, “Paramı alabilirsiniz” gibi, Rusça bir şeyler inliyordum. Ancak adamların ya maddi kaygıları yoktu, ya da Rusça’ları biraz yetersizdi(!)
Aşağıda, beni Pulkova Havalimanı’na götürmek üzere bekleyen şoförün, gecikmeli de olsa merak etmesi sonucu; resepsiyondan edilen telefonlara da cevap gelmeyince, bir kat hizmetçisine kapım tıklatılıyor.

İçeriden gelen garip sesler onu endişelendiriyor ve koşarak durumu güvenliğe bildiriyor. Odamda bulunan “ sabah şerifleri dayaklı olsun “ heyetinin keyfi iki paralık oluyor haliyle.

Polis kayıtlarına göre 04:45’de kapım açılıyor ve ben banyoda, ellerim arkadan bağlı bir biçimde, yerde baygın olarak bulunuyorum. Sedyeyi dokuzuncu kata çıkarmak yerine, beni sedyeye kadar sürüklemeye kara veriyorlar. Ambulans 2. Dünya Savaşı’ndan kalma bir tuhaf araç. On gün zorunlu olarak ikamet edeceğim Kastüşka Hastanesi’ne, çukur-tümsek eğitimli bir yoldan, bir saat kadar sonra ulaşıyoruz. Taş, ya da çocuk düşürmek için ideal bir parkur.

Örneğin, bizim beyenmediğimiz çevre yolu, bu yolun yanında otoyol kalır.
30 milyon kişinin öldüğü 2. Dünya Savaşı sırasında, o zaman ki adıyla Leningrad; tam 900 gün, 900 gece Alman kuşatması altında yaşamış. O devrin güncel şakasına göre; Naziler şehri Rusların kahramanlığından değil, yolların bozukluğundan ele geçirememişler.
Hastaneye, yeni arızalarım oluşmadan monoblok olarak ulaştık. Sedyeyle hız sınırlarını zorlayarak, ameliyat odasına alınıyorum. Gördüklerim öylesine ilginç ki, ağız tadıyla bayılamıyorum. İngilizce bilen bir doktor; sol arka kaburgalarımdan bazılarının kırık, onların baskı yaptığı akciğerimin yırtık, beynimin sarsıntılı olduğunu anlatıyor.

Kapanmaya yüz tutmuş sol göz ve morartılar, estetik kaygısı duyulmayacak ufak şeylermiş.

Ben,vücudumun çeşitli yerlerini delerek canımı hayli yakan işlemlerin, neler olduğunu merak ediyorum. Doktor ameliyat edilmeyeceğimi, alçı yapılmayacağını açıklıyor. Endeskopi, travma, sonda, drenaj gibi tıp sözcükleri ile meraklanmamam telkinleniyor. Üç kuruşluk doktorluk bilgilerimle itiraz edemiyorum haliyle.

Beni sarsa-zıplata işlerini bitiriyorlar ve 100 saatimi geçireceğim 30 metrekarelik, dört kişilik reanimasyon servisine yuvarlıyorlar. Yapay solunum cihazına bağlı, üzerinden hortumlar fışkıran canlı cenazelerin yanında, içine birkaç tüpçük sallandırılmış ben, şişmiş gözüme rağmen, kanlı canlı delikanlı gibi kalıyorum.

Umutsuz uyuma girişimim pek sonuç vermedi. Taburlar halinde uçuşan sinekler, hortumlarını bile saplamaya gerek duymadan, kan kardeş oluyorlar benimle.
Ertesi sabah uyandığımda yanımda yatan genç adamın yeri boştu. Lada marka arabasıyla, yeni zengin bir Rus’un Mercedes’ine vurma gafletinde bulunmuş!... Çarpılan aracın şoförü benim komşumun kafasının demire karşı dayanıklılığını ölçmüş. Demir baskın çıkmış. O artık hastanenin bodrum katında, soğukça bir odada, yakınları tarafından alınmayı bekliyor.

Öğlene doğru, kapıma iki dost goril yerleştirildi. Yanıma yaklaşan herkese illallah dedirttiler. Ben artık kimin dost, kimin düşman olduğunu iyice karıştırdığımdan, tümden tedirginim. İki kez sondama ayağı takılarak, beni yatağımdan sıçratan sarsak hemşireye; 3. kez takılmasın diye, bütün sempatikliğimle gülümsemeye çalışıyorum.

Gün boyunca Rus Turizm Bakanlığı yetkililerinden, Alarko gibi Rusya’da iş yapan Türk kuruluşlarına kadar; hiç tanımadığım birçok kişi ziyaretime geldi. Onları; şişmiş, morarmış yüzümle, gün bitimine kadar selamladım.

Bir gün sonra ise eşim ve şirket arkadaşlarım yanıma ulaştılar. Moraller getirdiler. Artık hızla iyileşmemek yakışık almazdı. Onlar da hastaneden çok etkilendiler.

Çariçe Katerina’nın ünlü kışlık sarayı Hermitages’ın saray olduğu yıllarda, özel kedici kadrosu, 5 binin üzerinde de kedisi varmış. Fare avcılığı için, Kastüşka’da benzeri bir sistem uygulanıyor. Ancak kediler çok semirdiğinden, hamam böceklerini yakalayacak kadar çevik değiller. Hastane yönetimi o işi kültür-fizik de olur diye, hastalara bırakmış. Yeni odama taşındığımda yerde gezinen bir tanesini avladıktan sonra; “acaba bu olay nedeniyle hastanenin kakalak mafyasıyla aramız gerginleşebilir mi? diye, bir an duraladım!.. Bu örneği, mafyanın nasıl çeşitlendiğini ifade edebilmek için verdim.
Mafya deyince aklınıza; düzensiz, çapulcu kitlesi gelmesin. Asker, subay, komutan, baba gibi rütbeleri; eğitim, lojistik, istihbarat gibi birimleri olan ve hatta nükleer silahları bile kontrolü altında tuttuğu ileri sürülen bir ordular silsilesi.

Kastüşka Hastanesine dönecek olursak..
Hastane Ruslar’a ücretsiz. Hizmet bedelsiz olunca, konfor arz talebi de oluşmuyor doğal olarak. İnsana, koridorun birinden Hipokrat çıkıverecekmiş gibi gelen; Selimiye Kışlası görüntülü bu antik hastanede; doktor ve hemşireler ayda ortalama 40-60 $ arasında para kazanmalarına ve bunu kriz dönemlerinde aylarca alamamalarına rağmen, her zaman bakımlı ve güler yüzlüler.

Son yatılı hastane maceramda Özel Can Hastanesi’nde; babamın yanında pırıl pırıl refakatçi yatağımda uydu yayınlarını izlediğimden, bu bir hayli alçak gönüllü şartlar önceleri canımı sıktı. Ancak gelen sevgi dolu fakslar hep neşeli kalmamı sağladı. Hele bazılarına gülerken, demonte durumundaki pirzolalarım, akciğerimi sıkıştırıp durdu.

“Tunç, bence bu,Beach Volley Organizasyonu’ndan kaytarmak için sıkı bir numaraydı(!) Seni görmeden inanmam!”

“Kalamış’ta büyümüş adamsın. İki tane de sen oturtamadın mı heriflere?”
“Ben de burada iki Rus ayarladım. Döndüğünde birlikte döveriz.”
“Hadi beni dövseler neyse, hak etmişimdir. Ama senin gibi bir adama nasıl saldırabilirler?”
“Yaşına göre iş bulaydın kardeşim”...

Pek futbol fanatiği olmamakla tanınırım. Acilde debelenirken, Galatasaray’ın Erzurumspor’la oynadığı maçın skorunu merak etmeye başlayınca ; “acaba buralara kadar gelmişken, bir de gizli fanatikliğimi tedavimi ettirsem mi?” diye düşünmedim değil.

Hikayemizin polisiye bölümüne dönecek olursak; 1200 odalı, içinde semt karakolundan polislerin görev yaptığı bir bölümü olan, ayrıca, özel bir güvenlik kuruluşunun eğitimli adamları tarafından bir kale gibi korunan; bu çok az kriminal vukuatlı Pribaltiskaya Oteli’nde; benim lobiye ineceğim saati dakikası dakikasına takip edilebilen ve kimsenin olmadığı o saatte, kapımın önünde bekleme cesareti gösterebilen ekip, kimin nesiydi acaba?

Pribaltiskaya Oteli’nde iki ay kadar önce gerçekleştirilen son tatsız olayda, iki zağar İtalyan adam, İki Rus kızını odalarına almışlar. Kızlar, İtalyanlar’ın içkilerine uyku haplı ilaç karıştırmışlar. İtalyanlar rüyalarında kızları düşlerken, kızlar tek bir fiske bile vurmadan onları mışıl mışıl uyutmuşlar ve 10 bin $ paralarını alarak, usulca kaçmışlar!.. Cebimdeki 2.300 $’ı çalabilmek için, bana bu kadar eziyeti neden çektirdiler, hala anlamış değilim. Her gece odamda komplo senaryoları kurarak, beyin yap-bozları oluşturuyoruz. Yakınlaştığım yorumumu ise, şu ülkeden tek parça olarak ayrıldıktan sonra, vatan topraklarında yapacağım. Kalınca bir dosyayla da, uluslar arası bir mahkemeye başvuracağım.
Yaşadığım bu olay; Rusya ve orada yaşayan dostlarım hakkındaki olumlu görüşlerimi hiç değiştirmeyecek.

Çünkü; haydut, dünyanın her köşesinde hayduttur.
Yakalandıklarında sekiz yıl hapse girme riskine rağmen; kimler, niye, nasıl cesaret edebilmişlerdi acaba ve neredeydiler? Arkadaşlarımın kendilerine yönlendirdiği negatif enerjiye rağmen, hala afiyetteler mi acaba? Kimbilir!..
Otelini evi, orada kalan müşterisini de misafiri olarak algılayan uluslararası otelcilik felsefesine rağmen, üzerinden onca zaman geçmesine karşın, otelin müdürü hala niçin ziyaretime gelmedi?

Olayı otel kendi içerisinde, emniyet müdürlüğü de özel bölümü FSB (eski KGB) aracılığıyla araştırıyorlar. Ya da bana öyle diyorlar. Belki çok kriminal film seyrettiğimizden, sürekli Sherlock Holmes gibi olaylar arasında ilintiler kurmaya çalışıyoruz.Yoksa, gerçektende bu olay gözdağı içeren bir çıkar kavgasının ilkel bir uzantısı mı?...

20 Eylül Pazar gecesi, Vücudumdaki hava kabarcıkları iner ve uçakta risksiz yolculuk yapabileceğimin iznini alırsak İstanbul’a uçuyoruz. Türk hekim akrabalarım, Rus meslektaşlarının işçiliğini merak ediyorlar.

Ben, uçağın bagaj bölümünde valizlerle birlikte uçma tehlikesini atlatıp, sağlıklı yolcularla beraber uçabileceğimin heyecanını yaşıyorum. Sonra da ver elini Alanya.

Sadece; Tansu Çiller’in hala; “bu güzelim memlekete döviz getirebilmek için dayak atan, dayak yiyen, her vatandaşım şereflidir, kutsaldır!.. gibi bir konuşma yapmamış olması, içimi biraz burkuyor..

Tunç Müstecaplıoğlu
21/09/1998

  • © 2023 Tunç Müstecaplıoğlu