Alanya’nın gizli rakiplerinden Side, havaalanına yakınlığı dolayısıyla, genellikle daha turistli sezonlar yaşıyor. Oteller daha iyi fiyata satılıyor, dükkan kiraları daha pahalı. Özetle işler orada biraz daha iyice. Ancak, sağlık koşulları bakımından karşılaştıracak olursak, al Side’yi vur Alanya’ya.
Alanya’nın, denize kanalizasyon boşaltarak halkın kendi dışkısıyla
oynama etkinliğine karşın, onlar da şehir girişine çöp kokusu yaymışlar.
Ama
öyle böyle bir koku değil. Hani trafik tıkanır da sizin önünüze
talihsizlik eseri bir çöp kamyonu düşer; siz de trafik açılana dek o mis
gibi kokuyu solursunuz ya. İşte park arsasından, sahile kadar, Side
Antik Tiyatrosu’nun önü dahil, her yerde durum böyle.
Burnunu tıkayan turistlerde “otele dönüp, iyice bir keselensek mi acaba?” duygusu hakim.
Park
arsası, toz toprak içinde, karanlık bir mezbelelik. Oradan tramvay sizi
şehre götürecek dediler, biz de sevindik. Derken gele gele bir
traktörün çektiği, içi bitkin suratlı
turist kaynayan tuhaf bir römork geldi. İtişe kakışa römorka girdik.
Otobüse
inip binme eğitimli biz Türkler koltukları hemen kaptık. Deneyimsiz,
ikili mücadelelerde zayıf turistler komple ayakta. Sonra, görevli
olduğunu sandığımız bir adam gelerek, elli metre kadar ilerideki bir
kulübeyi işaret etti ve önce bilet alınması gerektiğini hatırlattı.
Cümleten
kulübeye koşuştuk. Bir toplu taşıma aracına biletsiz girilemeyeceğini
bilen tedbirli ve biletli turistler, haliyle yerlerimizi kaptı. Türkler
ayakta, turistler oturarak; Side’ye çöp kokuları arasında vasıl olduk.
Seyyar
satıcılar, en az Alanya’dakiler kadar kibar ve sevecen. “Patlamış
mısırı biraz yağla kavurmak mümkün mü?” diye sorduğum satıcı, ”
beğenmiyorsan ittir git” diye kestirmeden şefkat gösterdi.
Çarşıda
dolaşırken bizi göğüsleyerek durduran, metamorfoz sonucu insan olmuş
bir gorile, turist olmadığımızı söyleyince,“ne var yani hello dediysek
gardaşım, Türksen Türksün” diyerek dişlerini gösterdi.
Dükkanlarda
satılan tekstil ürünlerinin genel ortalaması, “al iki kez giy, sonra
toz bezi yaparsın” düzeyinde. Alanya’daki dükkanlar bunların yanında
“Akmerkez” gibi kalır.
Light House adında çok şık dekore edilmiş
bir bar var. Ancak barın sembolü olan deniz fenerinin önü, üzerinde pis
paspaslar sallanan bir demir yığınıyla kaplanmış.
Getirilen bira
çay kıvamında, çerezler yıkanmış gibi ıslaktı. Nedenini sorunca cevap
hayli ilginçti. Demir yığınında haftada bir kez konser düzenleniyormuş.
Bira, fıçı birasıymış, hava rutubetli olduğu için de çerezleri kuru
tutamıyorlarmış(!).
Çarşının sonunda bir balık lokantası ve
balıkları sergiledikleri bir vitrinleri var ki görmeye değer. Pis,buğulu
camlı bir vitrin içinde, tuhaf yaprakların arasında ağızları açık balık
leşleri ve onları aydınlatan, vitrinin ortasına kadar sarkmış
kablosuyla florasan lambası.
Sanırsınız kimsesiz balıklar morgu(!)..
Bizim
Oba ve Alanya Belediyeleri arasında yaşanan anlamsız itişme, orada
Ilıca ve Side belediyeleri arasında var. Yabancı gözüyle incir
çekirdeğini doldurmayacak gibi gelse de, onlar ciddi ciddi kapışıyorlar.
Olan, orada yaşayan, ya da tatil yapmaya çalışanlara oluyor.
Beş
yıldızlı otellerin yanı başında, kumsalın üzerindeki gecekondular
diskotek işlevi görüyor. Çift cam filan bu canhıraş gürültüye para
etmiyor. Otel marketlerinde, hatırı sayılır miktarda kulak tıkacı
satılıyor.
Ancak plajlarına diyecek yok. Bir hayli geniş ve kumu
sert. Sideliler de bunu iyi değerlendirmişler, ulaşım amaçlı da
kullanıyorlar. Sahilde güneşlenenlerin arasından meşrubat kamyonu
geçiyor. Sidelilerin yaratıcılığı akıllara durgunluk veriyor.
Onların
da üçüncü ligde debelenen bir futbol takını var. Yönetici tasarrufuna
gitmişler. Kulübün sahibi, antrenörü ve takım kaptanı aynı kişi.
Bir
oteller zincirinin sahibinin oğlu olan Hasan Şen Bey, bunca
sorumluluğun altına girdiği için, her maçta kendisinin de doksan dakika
oynaması gerektiğine hükmetmiş. Takım haliyle hep on kişi gibi. Ama
olsun, başkan eğleniyor ya!...
Bir de gazetelerde takım kadroları
yazılırken, herkesin sadece adı yazılırken, onun adı takım da başka
Hasan olmasına rağmen, mühim adam olduğu için soyadı ile birlikte
yazılıyor.
Enerji orada da sorunlu, yollar orada da bozuk. Kısacası
Side’yi görmeden, canım ilçemizi yerden yere vurmamalı. İnanın, beterin
beteri var.
Tunç Müstecaplıoğlu
18/08/1998