700 yıllık Kızıl Kule yine güzel bir sanatsal etkinliğe tanık oldu.
Bedri
Baykam ve Abidin Dino sergilerinden, o acayip merdivenlerini unutmuşum.
O nedenle, kulenin giriş kapısında programla birlikte enerji içeceği
satan görevlinin bunu niye yaptığını tepeye varmadan anlayamadım.
Oflaya puflaya çıkıp, üçüncü şarkıda nabzım ancak normale dönünce enerji
içeceğinin gereğine aydım. Tırmanırken, “Ege’nin konserini kuleye alıp,
gıygıycıları belediyenin arka bahçesine alıverseler n’olurdu sanki.
Gençler hoplaya zıplaya çıkıverirlerdi buraya.” diye söylenenler de
vardı.
AYAKTAKİ KÜÇÜK KEMANLI TÜRK, OTURAN BÜYÜK KEMANLI BREZİLYALIYA KARŞI..
İyi
bir giriş yaptı “ikili” ya da müzikal terimiyle “duo”. Birinci parçanın
hemen ortasında, yakın cami imamı yatsı ezanıyla kendilerine eşlik
etmeye başladı. İkinci eser bittiğinde imamın solosu hala sürüyordu.
Hasbahçe
zeybeğine aşina kulaklara, ağdalı klasik musuki Portekizce gibi
kaldığından, henüz birinci eserin ardından yüz kadar sanatsever inmek
üzere merdivenlere yöneldiler.
“Bi de entel geçiniyon. Niye
gelmedin dün akşam guleye?” diye sanatsal taarruza uğramamak için
Alanya’da sanata teşne herkes oradaydı. Hiç ummamama rağmen, yeni
tatlıcı, yeni Mirkelam imajlı, bizim gazetenin genç patronu, M.Ali Dim
bile oradaydı. Oysa kendisini yirmi yıldır iyi tanırım. Daha önce bir
keman resmine bakarken bile görmemiştim.
BANA MÜSAADE BAYILMAK ÜZEREYİM..
İkinci
eser tamamlandığında, sanki taziyeye gelmiş gibi, bir yüz kişi daha
gitti. Alanyalı Almanlar, kardeş belediye yöneticileri, Yunan
delegasyonu, bu hızlı devinime pek anlam veremediler. Sanatçılar nasıl
şaşırmadan çaldılar, hayret ettim. Sanatseverler, konseri devamlı
matineli eski Kadağan sineması ile karıştırdıklarından, sürekli girip
çıktılar.
Ortalarda koşuşan, tarihi sarnıçlara tırmanan veletler,
onları işaret parmakları dudaklarında “şşşışt” diye kovalayan
görevliler ortamı renklendirdiler. Eserlerin ne zaman biteceği de tam
kestirilemiyor. Bitti diye sazan gibi erken alkışlasan fena, geç kalsan
ayrı bir kültürel magandalık söz konusu. Oysa futbol nasıl da basit
izlenir. Gol olunca kalkıp böğürür, aynı takımı tutan dostlarına
sarılıp, onların kaburgalarını yoklarsın. O kadar basittir yani.
Bol
miktarda baş örtülü hanım da izledi. “Şenlik varmış kulede diye iki
saatliğine heriften ve çocuklardan kurtulayım derken doluya tutuldum.
Allah canımı alsa da buradan kurtulsam” gibi bir yüz ifadesiyle
izliyorlardı kulenin zor inilen balkon katından.
YARASALAR DA SEVDİ DİNLETİYİ..
Gecelerin
zor görünen avcıları yarasalar, müziğin ritmine uyar gibi salınarak
yediler akşam yemeklerini tepemizde uçuşarak. Bizi de sineklerden
korudular. Şamdan ve çiçekler, nasıl da güzel uymuşlardı Halepli taş
ustası Ali’nin bu güzel eserine.
Özetle çok güzel bir gece geçirdik.
Alanya,
Avrupa’da ucuz satılan bir bölge olarak, Kemer, Side, Belek, Lara ve
Aksu’nun gerisinde kalıyor. Ancak, sportif ve kültürel organizasyonlarda
Antalya’da tam bir lider.
Tunç Müstecaplıoğlu 30.05.2004