Neler oluyordu Rusya’da?
Durum medyanın aktardığı kadar kötü müydü acaba?
İşte ben de bu ve buna benzer düşüncelerle Rusya’ya gittim.
30 derece
sıcaktan 11 dereceye inince, yine yanlış giyindiğimi farkettim
Moskova’nın Şeremetyevo Havaalanı’nda. Dört geliş ve dört gidişten
oluşan ışıl ışıl yoldan, oraların Bağdat Caddesi Tverskaya’daki
Intourist Otel’ine ulaştım.
Yol boyunca Ramstore, Efes Pilsen,
Colin’s Jeans gibi Tür firmalarının ışıklı reklamları, gururumu okşadı.
Her kalıba girebilen Türk iş adamları, Rusya’nın kaygan zeminine bile
tutunabilmişler.
Hele turizmde, Rusya pastası, neredeyse tümüyle Türk tur operatörlerinin elinde.
Ertesi
sabah Rus turizmcileri dinleyince, durumun pek iç açıcı olmadığı
netleşti. Herkes can derdine düşmüştü. Var olma savaşı finans depremi
ile birlikte, ülkenin her köşesinde başlamıştı.
Peki Ruslar
ülkemize nasıl geliyorlardı? Öncelikle belirteyim ki; Rusya’da her yerde
fiyat dolarla anons ediliyor olsa da, Rus tatilcilerin tatil
paketlerini dolarla almaları yasak.
O günkü kurdan doların ruble
karşılığını ödüyorlar. Turu satan seyahat acentası, daha sonra rubleyi
dolara çevirerek Türkiye’ye ya da diğer ülkelere havale ediyor.
Ağustos
ayının ortalarından itibaren Rusya’da, ekonomik rüzgarlar çok sert
esmeye başladı. Bir doları altı buçuk ruble karşılığında alan seyahat
acenteleri paralarını bir türlü dolara çeviremediler. Bankalar ne
rublelerini geriye verdi, ne de yurtdışına havale etti.
Serbest
bırakılan ve yıl sonuna kadar en fazla dokuz buçuk olması beklenen
ruble, bir anda dibe vurdu dolar karşısında. Üç hafta gibi kısa bir
sürede %67 değer kaybederek, bir tuhaf rekorun sahibi oldu.
Piyasada ancak elli ruble karşılığında bir dolar satın alınabilir hale gelince Merkez bankası döviz alışverişini yasakladı.
Çernomirdin,
Halk Meclisi Duma tarafından ikinci kez refüze edilince, durum iyice
karıştı. Merkez Bankası Başkanı Dubin istifa etti.
Birkaç ay önce
sağlığı bozulduğunda; “ya ölürse, biz ne yaparız?” diye gözünün içine
bakılan Yeltsin bile, Çernomirdin için ısrar ettikçe; “geberemedi gitti
bunak” muamelesi görmeye başladı.
Komünistler yeniden güçlendi ve Lenin’in Mozalesi’nin çevresinde, pos bıyıklı Stalin
posterleriyle
turlamaya başladılar. Adayları ise komünist olmamasına rağmen;
Moskova’nın başarılı, sevilen Belediye Başkanı, Şarık Tara’nın yakın
dostu Lujkov.
Neredeyse %80’i özelleşen Rusya, yine eski günlerine dönecek mi?
Sıkılan
diş macunu, tüpüne geri girecek mi?. 7 Kasım’da, yani 1917 ekim
devriminin yıl dönümünde, yine bir halk ayaklanması olacak mı?
Gerçekten
de Rus işadamları, halk arasında konuşulduğu gibi 15 milyar doları
yurtdışına kaçırdılar ve oradan duruma kıs kıs gülüyorlar mı? CNN
muhabiri bile hiç bir şey anlamamış bir suratla objektife bakarken,
benden sağlıklı bir yorum beklemeyin.
Turizme gelince; kimsenin
tatili düşünecek hali yok. Zenginler, bankalarda takılan paracıklarının
akıbetini izlemek için Rusya’dan ayrılamıyorlar. Orta ve yoksul kesim
ise ucuz yiyecek stoklama derdinde.
Bankaların önünde, gün
doğmadan kuyruklar oluşmaya başlıyor. Kuyruğa genlerinden alışkın sessiz
kalabalıklar ve onları görüntüleyen çeşitli kameralar. Kalabalığın tek
arzusu ise,bankadaki paralarını geri alabileceklerine dair, resmi bir
kağıt alabilmek. Yazımı durumu özetleyen bir fıkra ile tamamlıyorum:
Rusya’da,bir acenteci arkadaşını aramış;
Merhaba Nikolay, nasılsın?
“Sağol iyiyim”
“Afedersiniz yanlış numara çevirmişim!...”
Tunç Müstecaplıoğlu
10/09/1998