Seni ilk kez 1970’li yıllarda Ankara Selim Sırrı Tarcan Spor Salonu’nda Bulgaristan milli takımına karşı izlemiştim. Takımın en genci olmana rağmen smaçlarınla tüm seyircileri büyülemiştin.
İtalya gibi zor bir ligte bizi yıllarca temsil etmen de unutulmazdı.
Türk Voleybol tarihine adın “Voleybolcu Dünya” olarak kazındı.
Bu, çok az insana kısmet olan bir ünvandır.
İlk tanışmamız sanırım 1992 yılıydı.
Önce Ahmet Gülüm sonra da sen gelmiştin Alanya’ya.
Metin ve Kenan’la tanışmamız daha sonraki aylarda olmuştu.
Sizleri Alanya’da bir Plaj Voleybolu turnuvasına ikna etmek pek de kolay olmamıştı başlarda.
Alanya yetkililerini de.
Henüz bir yaşındaki Triatlon yarışmasından sonra, şu 4 baldırı çıplağın plajda oynadıkları voleybol da neyin nesiydi öyle?
Senin operasyon becerilerin, bahçıvandan belediye başkanına kadar kurduğun insancıl ilişkiler ve yardımsever yaklaşımın, kısa sürede herkesin kalbini fethetmişti.
İşler aksamaya yüz tutunca içinden öyle sert bir Dünya çıkıyordu ki, kimse o yönünle yüzleşmemek için paşa paşa işini yapıyordu.
Herhangi basit bir turnuvadan kısa bir süre sonra, Plaj Voleybolu Dünya Şampiyonası’nın bir ayağını getirdik hep birlikte Alanya’ya.
Hem de 5.000 kişilik Avrupa’nın İspanya’dan sonra ikinci en büyük kum stadyumunu kurarak.
İşte o turnuvalar sonrasında seninle dost olduk.
Birlikte Türkiye’nin ilk Plaj Tenisi turnuvasında finale bile kaldık.
Turnuvada elimize tutuşturulan raketlerin, aslında Padel raketi olduğunu henüz bir kaç ay önce öğrendim senden.
Hangi spora elini atsan yıldızı oluveriyordun.
Hasan’la, Metin’le birlikte oynadığınız tenis turnuvaları, veteran tenis tarihine geçti bile.
En sert konulara bile sarkastik yaklaşımın, en uzlaşmaz tartışmacıyı bile gülümsetip yumuşatacak düzeydeydi hep.
Yanına gelip nasıl aniden aramızdan ayrıldığını sorabilseydim eğer, “yaa ne biliim Tunç, ölüverdim birden işte” deyip, ardından da gülümseyerek şaka yapacağını tahmin ediyorum.
Moda’lı sevgili Serdar seni, “Dünya abi zaten bu dünyadan değildir” diye boşuna tanımlamamış.
Senin kadar, değer verdiği insanlara karşı kibar, yardıma açık, onların hayatlarını kolaylaştıran bir başka insan daha tanımadım desem abartmış olmam.
29 Aralık 2022 günü Padel oynuyordum Su ve iki akrabam ile birlikte.
Siz Salalah’tan İstanbul’a döneli henüz altı gün olmuştu.
Set arasında beni daha önce telefonla hiç aramamış olan Ergün’ün, bir kaç kez üst üste aradığını görünce aradım onu.
“Yaa Tunç seninle çok kötü bir haberi paylaşmak zorundayım” gibi sözlerle başladı konuşmasına...
Ne diyeceğini zerre kadar tahmin etmedim desem.
Neredeyse aktif spor yaptığın 50 sene önceki kilo, fizik ve kondüsyonundaydın.
Sandalyeye çöktüm olmadı, tüm oteli turladım yine içimdeki acı dinmedi.
Aradan geçen neredeyse üç ay içinde her gün aklıma geldin.
Umman yazışma grubunda hepimiz sessiz kaldık, donduk, yazamıyoruz, arayamıyoruz birbirimizi.
Eminim hepsi benimle benzer duygular içindedir.
Bu şokun geçmesi hiç de öyle kolay olmayacak.
Filiz’i tahmin bile edemiyorum..
Sevdiklerinin hayatında çok önemli izler bıraktın.
Benim de öyle.
Seni çok özlüyorum ve hiç unutmayacağım canım arkadaşım..